ATİYE – İNCELEME – seyirlistesi

Netflix’in ikinci orijinal iç yapım Türk dizisi olan Atiye, 2019’un son ayında yayınlanmaya başladığı günden beri gerek sosyal medyada gerek televizyonda çok fazla konuşulan ve ilgi odağı olan bir yapım. Senaryosunda Türk Amerikalı senaristler beraber çalışsa da 40 dakikalık Amerikan dizi konseptini henüz ülkemize adapte etmede maalesef pek de başarılı olamamışlar. Dizi aslında kitaptan uyarlama; kitabı okumadım, okusam da diziyi yine kendi içinde değerlendirirdim çünkü böylesi daha adil. Öncelikle her yerde konuşulan Göbeklitepe ve Nemrut tanıtımı ve reklamı var. Senelerdir söylenen ‘yabancılar kendi varlık ve kültürel miraslarını her yerde tanıtırken biz bomboş oturalım’ savı yıkılmaya çalışılmış. Her ne kadar içinde aptal işi aşk hikayeleri bulundursa bile odak noktalarına muhteşem Göbeklitepe’yi koymaya çalışmaları alkışlanacak bir iş. Diziye başlamak isteyişim de aslında nasıl yedirildiğini merak etmemdi. Koymaya çalışmaları dememdeki sebep Göbeklitepe’nin tanıtımdan çok ismen kullanılması. Netflix’in neden inatla Türkiye için yaptığı iki dizinin de sihir, büyü, gizem, kabus, rüya dalavere düşmanlık olduğunu […]

ATİYE – İNCELEME – seyirlistesi

Netflix’in ikinci orijinal iç yapım Türk dizisi olan Atiye,
2019’un son ayında yayınlanmaya başladığı günden beri gerek sosyal medyada
gerek televizyonda çok fazla konuşulan ve ilgi odağı olan bir yapım.
Senaryosunda Türk Amerikalı senaristler beraber çalışsa da 40 dakikalık
Amerikan dizi konseptini henüz ülkemize adapte etmede maalesef pek de başarılı
olamamışlar. Dizi aslında kitaptan uyarlama; kitabı okumadım, okusam da diziyi
yine kendi içinde değerlendirirdim çünkü böylesi daha adil.

Öncelikle her yerde konuşulan Göbeklitepe ve Nemrut tanıtımı ve reklamı var. Senelerdir söylenen ‘yabancılar kendi varlık ve kültürel miraslarını her yerde tanıtırken biz bomboş oturalım’ savı yıkılmaya çalışılmış. Her ne kadar içinde aptal işi aşk hikayeleri bulundursa bile odak noktalarına muhteşem Göbeklitepe’yi koymaya çalışmaları alkışlanacak bir iş. Diziye başlamak isteyişim de aslında nasıl yedirildiğini merak etmemdi. Koymaya çalışmaları dememdeki sebep Göbeklitepe’nin tanıtımdan çok ismen kullanılması. Netflix’in neden inatla Türkiye için yaptığı iki dizinin de sihir, büyü, gizem, kabus, rüya dalavere düşmanlık olduğunu henüz anlamadım ama Göbeklitepe bu işler için biçilmiş kaftan olmuş. Aslında mistik, bilim kurgu, fantastik yapımlar gerçekten de Türk televizyonlarında olmayan ve ilgi çeken işler. Ben de olması taraftarıyım ama daha önce yapılan Selena tarzı dizilere alışkın olan yapımcı ve yönetmenlerimizin bu acemi ve saçma çizgiden çıkıp mantık çerçevesinde ilerleyen bir bilim kurgu-fantastik dizi işine girmesi gerçekten zor. Düşe kalka ilerlemeye çalışıyorlar.

Hemen kötü eleştirilere başlamak istemiyorum çünkü yer yer batırılsa bile kaliteli yapılmış bir görüntü yönetmenliği var. Dünyanın en saçma sohbetleriyle bile yaratılan atmosfer sayesinde çok fazla alay edemiyorsunuz. Ama gerçekten bazı sohbet ve tartışmaların sebepleri inanılmaz saçma. Neyse iyi taraflarındaydık. Beren Saat’in oyunculuğuna laf edip vasat diyenler ve Mehmet Günsürü bu rollerde görmekten sıkılanlar olmuş. Beren Saat için olan görüşlere katılmıyorum. Gayet iyi bir performans sergilemiş. Verilen senaryonun alelacele ve saçmalıklarla dolu olması Beren Saat’in oyunculuğunu kötülememizi gerektirmiyor diye düşünüyorum, sonuçta ortaya konması gereken karakteri bize sunabilmiş. Dizide Metin Akdülger ve Tim Seyfi gerçekten başarılı. Metin Akdülger daha önce de canlandırdığı tarzda baba baskısı altında ezilen ve sevdiği kadın için her türlü oyunu çevirebilecek bir karakteri canlandırmış. Tim Seyfi ise ara sıra komik aksanı ve yersiz yabancı kelime kullanmasıyla güldürse de rolüne yakışmış. O da daha önce birkaç kere canlandırdığını gördüğümüz kötü bir karakterde. Daha önce canlandırdıklarının tamamen aynısını yine canlandırmasına rağmen kavga sahnelerinde bile eline bir bardak şarap alıp boynunda fularla küfretmeye çalışan adam gibi duran Mehmet Günsür maalesef role pek de yakışmamış.

Dizide oluşturdukları gizem ve ‘Atiye kim?’ soruları
seyirciyi dinamik tutmaya çalışan temel noktalar zaten. Ama bu bile bir süre
sonra yetmemeye başlıyor çünkü saçma senaryo, kurgu ve montaj bazı yerlerde
yenilir yutulur cinsten değil. Hepsini tek tek yazmayacağım. Zaten çoğu
Vikipedi temelli olan yıldız muhabbetleri ya da psikiyatrik tanı koyma
sahneleri inanılmaz sığ ve çiğ duruyor. Keşke bir tık daha inandırıcı olsun ya
da psikiyatristlere düşman olunmasın diye daha akla yatkın bir terapi sahnesi
çekilseydi hatta gerçek bir doktor oynasaydı.

Saçmalıklara başlamışken ışınlanmayla devam edeyim. O yolculukların başka açıklaması olamaz. Kurgu ve sahne montajı o kadar ama o kadar acemi ki; sırf 40 dakikaya sığdırmak için diziyi onar dakikalık skeçlere dönüştürmüşler. Keşke Şanlıurfa’da yaşasalardı. Bundaki temel sorun da yukarıda bahsettiğim gibi, henüz 40 dakikalık bölüm konseptine alışılamamış olunması. Kimse 6-7 dakika pop şarkıları eşliğinde bakışma, yürüme sahneleri izlemek istemiyor zaten. Saçma gereksiz sahnelerle iç baymamışlar da; ama sahneler o kadar hızlı geçiş yapıyor ki, gerçekten ışınlanıyorlar ya da her şey bir rüyadan ibaret -buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum vsvs- gibi.

Her dizimizde mutlaka var olan gereksiz nişanlı ve onu
gerçek aşkla aldatma olayı internet dizisinde de var. 40 dakikaya bu saçmalığı
tabi ki her zamanki gibi sığdırmayı başarmışlar. Kitapta var diyeniniz olursa;
o da olmasın? O nişanlı neden var ve neden daha 5 gündür tanışılan biri
sayesinde terk edilmesi gerekiyor? Bu sığlıktan ve yapaylıktan ne zaman
kurtulacağız? Seyirciyi salak yerine koyarak oluşturulmaya çalışılan
Erhan-Atiye ilişkisinin temeli her dizide olduğu gibi ‘senin beni anladığını
düşünüyorum, sen farklısın’, ‘kimse bana inanmadı ama sen inandın’ tarzı
muhabbetler. Gerçekten artık bunları aşmamız gerekiyor. Biz birbirimizin
kaderiyiz olayını da madem planladınız o zaman o nişanlıya gerçekten ne gerek
var? Dizinin en mantıklı repliği Atiye’nin kardeşinin Erhan’a ‘ya sen benim
ablamı 2 günde nasıl tanıdın?’ repliğiydi. Mehmet Günsür gerçekten rock söyler
gibi sohbet ediyor atıp tutuyor çünkü. Babasının kazı çalışmalarını iyice
peşine düşerek incelemeyi akıl etmesi bile 5 bölüm sürdü. Mustafa karakteri de
oldukça saçma; hasta olmayan kızının hasta olduğuna sorgusuz sualsiz inanan
fakat alkolik olduğu bariz olan kızıyla karşılıklı içki içen bir karakter.
Civan Canova başarılı, laf ettiğim kısım sadece karakter yazımı.

Öner Hocanın haritayı sorgusuz sualsiz sadece 2 saniye içinde Erhan’a atması, Erhan’ın takımyıldızları uydurması (aslında çok dikkat çekmeyebilirdi ama yıldız Sirius olunca ve hemen herkesin en az bir kez Harry Potter izleyip okuduğu düşünülünce; tesadüfen bilinen bilgi yüzünden yıldız olayı baya sırıttı), Cansu’nun Erhan’ı zerre dinlemeyip mantıklı konuşmaya çalışırken birden ona hak vermesi, inanılmaz klişe olan Cansu’nun Atiye’ye itiraf çabası sırasında kırk kere söyleyebilecekken sonra söyle muhabbeti sonucu anlamsızca susması, Nemrut’ta daha güvenilir olan matkap ucunu getirmek saatler sürer diye tehlikeli olan dinamit yolunu seçmeleri ama dinamitin döşenmesinin yaklaşık yarım gün sürmesi, Erhan’ın hırsıza gizlice yaklaşırken birden bağırıp üstüne dayak yemesi, seneler önce yarım akıllı köy halkı tarafından yakılması gerekirken hala hayatta olan gerçek olduğu halde simülasyon gibi görünen anneannenin birden belirip kaybolmaları saçmalıklardan sadece birkaçı. Düşman olmamız gereken nişanlının başlarda çok sevimliyken sonra zorla kirli çamaşırlarını oluşturmaya çalışmak da cabası.

Mehmet Günsür gerçekten gereğinden fazla elit oynamış.
Zengin, kültürlü olup aynı zamanda ışınlanarak ustalarla çay içen mütevazi
halleri çok komik. Askerlere bağrıma sahnesi filan inanılmaz ütopik. Nemrut’un
dinamitlerle patlatılmasıysa bizim ülkede fazla garipsenmemeli diye düşünüyorum.
Serdar zaten para için göl kurutan ya da Salda’ya villa projesini çıkaran bir dolandırıcı
tipinde yansıtıldı. Üstüne bir de Türkiye’de olduğunu eklersek hiç de olmayacak
işler peşinde değil. Hazır patlamışken oraya alışveriş merkezi kurmaya çalışsa
onu da yadırgamazdım muhtemelen.

Özetle kötü olan ana kısım Mehmet Günsür’ün temelsiz
bilgileri seyirciye sunması, tüm karakterlerin ütopik şekilde zengin olması, senaryonun
kötülüğü, kurgu, montaj ve yönetmenlik acemiliklerinden öte; 40 dakikaya
sığdırma çabası. Bir an önce ikinci sezon onayının alınmak istenmesi. Çünkü maalesef
Türkiye olarak hızlı tempo izlemek istiyoruz. Filler bölümler abartılsın
demiyorum ama çok daha iyi işlenebilecek ilgi çekici bir hikayenin aceleye getirilmesi
gerçekten üzücü bir olay.

İyi olan kısımların en başında da dizideki gizem havasını başından sonuna kadar dinamik tutan sinematografi var. Ciddi emek harcanmış herkesin eline sağlık. Tim Seyfi ve Metin Akdülger’in döktürmesi de cabası. Özellikle Metin Akdülger gerçek anlamda yeteneğini konuşturmuş. Evet daha önceki rolüne benzer bir işte izledim ama final bölümünde harika bir performans sergilediğini düşünüyorum. Hatta Erhan karakterini keşke Metin Akdülger canlandırsaymış diye de düşündüm. Melisa Şenolsun sevimli, yeteneği umarım ilerledikçe katlanarak artar. Başak Köklükaya çizmesi gereken anne profilinde oldukça başarılı, anneanne rolündeki Meral Çetinkaya da çok iyi. Aslına bakarsak bizi merakta bırakan güzel, gizemli ve kaliteli sinematografiye sahip ortalamanın üstü bir iş olmuş Atiye. Ben ikinci sezonun çok daha harika olabileceğine inanıyorum. Sabrımın sınırlarını zorlayan sahneler ve bayan bölümler olsa da karakterleri tam tanıyamadan diziye özel senaryo yazma işi çok abartılsa da izlenmesi gereken bir iş. Bu mistik bağ ve yetenek işinde karakter işlenmesi ve senaryo konusunda Sense8’den örnek alınabilir aslında. Yine de açık kapıların (mesela sezon başındaki cenaze sahnesi) sebebinin ikinci sezon onayını istemek ve seyirciyi heyecanlandırmak olduğuna inanmak istiyorum. Umarım ikinci sezon daha başarılı bir şekilde platformda kısa sürede yerini alır. Herkesin emeğine sağlık.

  • Yönetmenlik – 6/10
  • Sinematografi – 8/10
  • Kurgu – 6/10
  • Senaryo – 7/10
  • Müzik – 7/10
  • Oyunculuklar – 8/10
  • Diyaloglar – 6/10

6.9/10

Benzer Yazılar

TED LASSO – İNCELEME – seyirlistesi

DİZİLER 7 ay önce

Son zamanlarda birbirinden güzel bir sürü dizi izledim; bunlardan biri de şüphesiz Ted Lasso. Futboldan anlayan biri değilim, fakat son sezonda diziye konuk olan Pep Guardiola’nın da dediği gibi dizide önemli olan ve üstüne basılan temel konu futbolda kazanmak ve kaybetmekten öte takım ruhu ve takımın bir parçası olabilmek. Ted Lasso da ilk bölümden son bölüme kadar eksileriyle artılarıyla temelde bunun üzerine kurulu olan bir dizi. Konusu itibariyle çok da ilginç olmayan bir yapım. Hepsi farklı noktalarda uçlara dağılmış oyunculara sahip bir futbol kulübünün başına getirilen yine uç bir Amerikan futbol koçunun takımı toparlaması ve yükseltmesini anlatan bir dizi. Daha ilk bölümden gidişatı az çok çözüyorsunuz ama önemli olan kısım bu değil, önemli olan kısım finale giderken zaten evrimleşmesini beklediğiniz her karakterin aşırı komik ve doğal şekilde evrimleşmesi. Buna Ted de dahil. Bu tip bir işi hayali büyük bir takıma ve Premier Lig’e uyarlamak da bir başka müthiş kısım. Yani […]

BLACK MIRROR 5.SEZON – İNCELEME

DİZİLER 7 ay önce

Black Museum bölümüyle her şeyi zirvede bırakan ve ondan sonra hızla düşüşe geçen Black Mirror, Bandersnatch bölümünden daha rezil bölümleriyle yeni sezona inanılmayacak bir giriş yaptı denilebilir. Daha önceki fikirleri evire çevire yeniden kullanmaları mı, insan ırklarını tercihlerini ve fikirlerini en aşağı seviyelerde metalaştırıp eğlendirici, duyarlılaştırıcı ve tatmin edici birer ‘obje’ olarak sunmaları mı, siyahi ırkı insanların ‘bu yapımda neden hiç siyahi insanlar yoook’ şeklinde serzenecekleri, ama Asya ırklarını ya da başka ırkları hiç sormayacakları bir hale getirmeleri mi, bunun üstüne sadece Amerikalı siyahi oynatmaları mı,  12 yaş seviyesine hitap etmeleri mi yoksa kendileri dahil herkesi aptal yerine koymaları mı; hangisi daha kötü bilemedik. Netflix Charlie Brooker’ı satın aldığından beri dizinin kalitesindeki ve teknolojinin karanlık yanları mesajını sert şekilde verme tarzındaki bariz düşüşün zaten farkındaydık ve artık izlesek bile eleştiri yapmayı düşünmüyorduk; ama işledikleri fikirleri önceki günden kalma salamları ters çevirip verme tarzında yeniden sunduklarını görünce birkaç şey yazmak istedik. […]

Netflix Cobra Kai’nin Final Sezonuna İlk Bakışı Açıkladı

DİZİLER 7 ay önce

Netflix, Cobra Kai’nin altıncı ve final sezonu için ilk tanıtımı yayınladı.Cobra Kai’nin altıncı ve son sezonu, senarist ve oyuncuların grevlerinin sona ermesinin ardından tatmin edici bir sonla tamamlanmak üzere prodüksiyona geri döndü.Dizi son sezonuna girerken, Daniel’in öğrencilerini yeni bir prestijli dövüş sanatları turnuvasına hazırlamasını beklerken, Johnny babalıkla boğuşacak ve herkes John Kreese ve Cobra Kai’nin dönüşüyle yüzleşecek. Cobra Kai hayranları Karate Kid spin-off dizisinin altıncı ve son sezonu için heyecanlanabilirler. Netflix tarafından yayınlanan yeni bir tanıtım videosu, oyunculara gelecek sezonun prodüksiyonunun nihayet başladığını müjdeleme şansı veriyor. Aşağıdaki videoya göz atın: Netflix kısa bir süre önce, 2024’te yayınlanacak orijinal içeriklerinin bir parçası olarak final sezonunu tanıttı. Altıncı sezona kısa bir göndermenin yanı sıra Netflix, oyuncu kadrosunun kamera arkası görüntülerini de “Evet, Sensei! İşte Cobra Kai’nin en büyük, en kötü ve son sezonunun çekimlerinin kamera arkası görüntüsü.” Cobra Kai’nin sonu yaklaşıyor. Jon Hurtwitz, yazar ve oyuncu grevlerinin sona ermesinin ardından dizinin son […]

0 Yorum

Yorum Yaz

Rastgele

Web sitemiz, gezinme deneyiminizi ve ilgili bilgileri sağlamak için çerezleri kullanır. Web sitemizi kullanmaya devam etmeden önce, şunları kabul etmiş olursunuz.