Video oyunu dünyasındaki geçmişime şöyle bir bakıyorum da Capcom tarafından sunulan Dragon’s Dogma 2 oyununun kapsamını ve hırsını sunan çok az oyun gördüm bu güne kadar. Merakla beklenen ve 22 Mart 2024 tarihinde piyasaya sürülmüş olan bu devam oyunu, şimdiki neslin olmasa bile 2024 yılının en büyük rol yapma oyunlarından biri olmaya aday. Ancak, 2012 senesine ait bir kült klasiği Dragon’s Dogma yapıtının devamı olarak, yeni gelenler kendilerini bu devam oyununun niş çekiciliğine derinlemesine kök salmış birkaç yönle boğuşurken bulabilirler.
Dragon’s Dogma, Capcom şirketine ait diğer serilerin hayranları arasında özel bir takipçi kitlesi kazandı. Kült statüsüne rağmen, hiçbir zaman The Elder Scrolls V: Skyrim veya Elden Ring gibi devlerin seviyesinde ana akım bir başarı elde edemedi. Bu niş çekiciliğin bir kısmı, oyunun aslında Capcom şirketinin Devil May Cry ve Monster Hunter gibi kendi oyunlarından ilham alan açık dünya keşfi ve aksiyon dolu dövüşün benzersiz karışımından kaynaklanıyor. Yine de oyuncular, orijinal oyunu karmaşık mekanikleri ve sadece diyaloglarda ima edilen bir Elf köyünün hariç tutulması gibi görünüşte tamamlanmamış içeriği nedeniyle eleştirdi ve herkes için arzulanan çok şey bıraktı.
Dragon’s Dogma 2 ile Capcom, orijinali bu kadar sevdiren vizyona sadık kalırken orijinal oyunun eksikliklerini gideriyor gibi görünüyor. Devam oyunu, bir önceki oyunun aynı açık dünya ve rol yapma oyunu çerçevesini korurken, erişilebilirliğe ve oyuncu katılımına daha fazla vurgu yaparak hem daha gösterişli, hem de eksiksiz bir deneyim sunacak şekilde genişletiyor. Bunu gösteren en kolay ve en göze çarpan örnek, eskisi gibi hantal hissettirmeden hızlı tempolu karşılaşmalar sunmak için sistemlerini rafine eden ve parlatan geliştirilmiş dövüş sistemi.
Bu oyundaki yolculuğunuz, karakterinizin – Arisen – yaratılmasıyla başlıyor. Dragon Dogma 2 yapıtının yeni karakter yaratıcısı, Black Desert Online ve Cyberpunk 2077 da dahil olmak üzere oyunlardaki en karmaşık karakter yaratıcılarına bile rakip olacak düzeyde bir özelleştirme sunuyor. Vücut tipi ve yüz özelliklerinden, göz rengi ve yara izi desenlerine kadar her ayrıntı, gerçekten kişiselleştirilmiş bir karakterin oluşturulmasına katkıda bulunuyor. Bu güçlü kişiselleştirme, hikaye ile kişisel bir bağ kurulmasını teşvik ediyor ve derinlemesine sürükleyici bir deneyim için zemin hazırlıyor. Oyun, bu sayede daha ilk anından sizi kendisine rahatlıkla bağlıyor.
Bu yeni karakter yaratma araçları ne kadar etkileyici olsa da bunları doğru şekilde kullanamazsanız, tamamen farklı bir hikaye ortaya çıkıyor. İnternette, karakter yaratıcı ve depolama aracını kullanan içerik oluşturucuların Todd Howard, Shaggy, Geralt ve Asmongold gibi isimlere benzeyen karakter tasarımları yaptı bile. Bu karakterler, ilham kaynaklarıyla öylesine esrarengiz bir benzerlik taşıyor ki bu dünyada kendinizi bile yaratabileceğinize inanıyorsunuz. Bu yüzden doğal olarak kendi görüntümü olabildiğince doğru bir şekilde yapmam gerekiyordu. Ne yazık ki başarılı olamadım. Neyse ki aralarından seçim yapabileceğiniz çok sayıda önceden hazırlanmış yüz tipi var.
Dragon’s Dogma 2, her yüz için ek alt seçenekler sunarak daha da ileri gidiyor. Bu da bir nebze de olsa yaratıcılık ve kişiselleştirme sergileyebildiğimi hissettiriyor. İnsanlara ek olarak, Beastren adında seçebileceğiniz yeni bir oynanabilir ırk var. Elfler gibi diğer ırklar hala teknik olarak seçilebilir bir ırk değil. Yine de oyunun karakter yaratma sisteminin sağlamlığı, karakterimi istediğim gibi Elf olacak şekilde kolayca özelleştirebilmemi sağladı – uzun ve sivri kulaklara sahip olmak gibi. Oyunda bir Elf ve okçu gibi görünebilirsiniz ama tabii ki o ırk, resmi olarak seçilebilir olmadığı için Elfçe okuyamaz veya yazamazsınız ki bu bazı görevler için gerekli olabilir.
Aynı şekilde, tıknaz, kısa bir karakteri pitoresk bir cüce savaşçısı da yapabilirsiniz veya daha da kısa, zayıf ve çevik bir buçukluk hırsızı oluşturabilirsiniz. Özelleştirme ayrıntılarına girmeyi sevenler bu sistemde saatlerini harcayabilir; diğer herkes için önceden hazırlanmış yüz tipleri yeterli olacaktır. Aynı karakter yaratma sistemini kullanarak kendi ana piyonunuzu da yaratabilirsiniz. Dragon’s Dogma 2 içerisindeki piyon sistemi, orijinal oyuna göre çok ihtiyaç duyulan iyileştirmeleri bulunduruyor. Bu kez bir mekanikten daha fazlası olarak sunuluyor; zorluklar karşısında yoldaşlığın gücünü örneklemek için bir fırsat gibi görünüyor kendisi.
Piyonlar için kaydedilen farklı kişilik tipleri ve artırılmış seslendirme performansları sayesinde, kendi karakterimin geniş ve tehlikeli bu dünyadaki yolculuğu sırasında asla yalnız hissetmedim. Özellikle de ana piyonum hem savaşta, hem de keşifte paha biçilmez bir destek sunduğu için… Onların varlığı, bu geniş fantezi dünyasında asla gerçekten yalnız olmadığımın sürekli bir işaretiydi ve piyonların kendi aralarındaki farklı etkileşimler bana Final Fantasy XV oyunundan Noctis ve arkadaşları arasındaki yoldaşlığı hatırlattı.
Piyon sisteminin önemi sadece savaşta yardım etmenin ötesine geçiyor; aynı zamanda gizli hazine sandıklarına giden yolu gösterebilir veya haritanızdaki ilgi çekici noktaları işaretleyebilirler. Piyonlar, dinamik yoldaşlar gibi; ilerledikçe öğrenir ve oyuncu taktiklerine uyum sağlarlar ve hatta iksir veya iyileştirici oluşturmak için malzemeleri birleştiren lojistikçi veya sizin için Elf dilini yorumlayabilen kelime ustası gibi savaş dışında uzmanlık adı verilen roller üstlenebilirler. Bu uyarlanabilirlik, benim deneyimime ekstra bir derinlik kattı; duruma bağlı olarak hangi piyonların partimde istediğim belirli uzmanlıklara sahip olduğunu strateji ile belirlemem gerekti
Piyonlar, çok yönlü yoldaşlar olsalar da bazı sınırlamaları var. Örneğin, mistik mızrakcı veya sihirli okçu gibi melez mesleklere erişemiyorlar ki bu da partinin kompozisyonunu ve dengesini düşünürken planlarınızda bir kırışıklık yaratabilir. Bir dövüşçü olan Musashi’yi aldığımda durum böyleydi. Kendi piyonum da bir dövüşçüydü ama Liliana’yı kaybettiğim için büyücüsüz olmak, iyileştirme büyülerine veya partinin silahlarına elemental özellikler katan büyülere erişemeyeceğim anlamına geliyordu. Bu yüzden, şehre geri dönmek ve meslek loncasında ana piyonumun mesleğini değiştirmek için mevcut tek hızlı seyahat yöntemlerinden biri olan değerli birkaç değerli taş materyallerimden birini kullanmak zorunda kaldım.
Bu sınırlama, parti planlamasına ek bir stratejik unsur ekliyor; bir piyonu, diğeriyle değiştirmek istediğim her seferinde güçlü ve zayıf yönlerini tartmam gerekiyordu. Saldırı ve savunma arasında hassas bir denge kurmak ve partinin birçok farklı zorluğun üstesinden gelebilecek donanıma sahip olmasını sağlamak önemli. Dragon’s Dogma 2 oyununun savaş sisteminin özünde meslekler olarak bilinen karakter sınıfları yer alıyor ve her biri farklı oyun tarzlarına hitap eden özel silahlar ve yetenekler sunuyor. Başlangıçta dört temel meslek mevcut: Dövüşçü, hırsız, okçu ve büyücü. Yalnızca birkaç saat içinde iki gelişmiş mesleğin kilidini hızla açtım. Bu altı meslek piyonlar için mevcut olan tek meslekler ama dört melez meslek daha ana karakteriniz için geçerli.
Bunun aksine, ilgili karakterler ana hikayeye bağlı olduğundan, Trickster ve Mystic Spearhand gibi daha özel meslekleri bulmak ve kilidini açmak çok daha uzun sürdü. Bununla birlikte, bu mesleklerin nerede olduğunu ve oraya nasıl ulaşacağınızı önceden bilirseniz, çok daha erken erişebileceğiniz gerçeğini sevdim. Tamamen tesadüf eseri, Trickster mesleğini öğreten karaktere bir görevin parçası olarak onlara geri döndüğümden çok daha önce rastladım. Daha da önemlisi, her meslek farklı ve güçlü bir oyun tarzı sunarak deneyiminizi ve tercihlerinizi uyarlamak için çok sayıda seçenek olmasını sağlıyor. Bir savaşçı olarak kılıç kullanırken veya bir okçu olarak ok atarken, Gransys dünyasında dolaşırken kendimi sık sık savaşın heyecanına kaptırmış buldum.
Özellikle harika bulduğum bir özellik, bir okçu olarak PlayStation 5 üzerindeki DualSense ile jiroskop desteği aracılığıyla nişan alabilmeniz. Bunun bir özellik olduğunu bile bilmiyordum; nişan almaya başladığım anda bana doğal geldi. Jiroskop kontrolleri kesinlikle faydalı oldu; ok atmanın ciddi bir geri tepmesi var ve her atıştan sonra zamanlama ve yeniden hedefleme gerektiriyor. Savaş sistemi sadece tuşlara basmanın ötesine geçiyor; her hareketin önemli olduğu bir strateji ve beceri dansı sunuluyor. Her bir mesleğin inceliklerinde ustalaşmaya başladıkça, savaş repertuarıma derinlik katan yeni silah becerileri ve yetenek kombinasyonları keşfettim. Düşman ordularıyla veya zorlu bölüm sonu canavarları ile yüzleşirken, Dragon’s Dogma 2 içerisindeki savaşın akıcılığı her karşılaşmanın heyecan verici ve zorlu hissettirmesini sağladı.
Şimdiye kadarki en unutulmaz karşılaşmalarımdan biri, gecenin bir yarısı bir Minotaur tarafından yolumun kesilmesiydi. Kasabaya dönmek üzere bir vadide ilerliyordum ki karanlıktan fırlayan boğa gibi bir yaratık beni biçmeye başladı. Bu dövüş canlandırıcıydı; Minotaur ile ilk karşılaşmamdı ve karanlık, çılgınca dövüşe ekstra bir korku faktörü ekledi. Üzerime saldırmak için adım atmaya başladığında, yolundan hızla çekilmem gerektiğini biliyordum. Ancak, fenerimin ışığının ulaşabildiği yarıçapın dışında hücum ediyordu – bu yüzden ikinci bir deneme için geri geldiğinde, yine kaçmakta zorlandım. Bu aynı zamanda, kendiniz de dahil olmak üzere ölüleri canlandırmanızı sağlayan yarı nadir bir eşya olan Wakestone’u kullanmak zorunda kaldığım ilk karşılaşmaydı.
İlerledikçe bu tür karşılaşmalar daha da yaygınlaştı. Dragon’s Dogma 2, ilk oyuna göre çok daha çeşitli düşmanlara sahip ve her karşılaşma benzersiz şekillerde meydan okumak ve etkileşim kurmak için tasarlanmış. Cyclops gibi stratejik düşünme ve hassas uygulama gerektiren yüksek canavarlardan, nadir ve ölümcül Dullahan gibi dikkatsizleri alt etmek için gizlilik ve kurnazlık kullanan kurnaz düşmanlara kadar her savaş bir beceri ve zeka testiydi. Stratejik derinliğe ve düşman çeşitliliğine olan bağlılığı, her karşılaşmanın yeni tehditler ve fırsatlar sunmasıyla oyunun ilgi çekici kalmasını sağlıyor. Aynı anda birden fazla hedefi yönetme becerimi test eden kurt sürülerinden, uyanıklık ve hızlı refleksler gerektiren gizli goblin suikastçılarına kadar her düşman karşılaşması, mekaniklerinde ustalığımı göstermek ve zaferin heyecanını yaşamak için bir şanstı.
Dragon’s Dogma 2 oyununun ortamı ise orijinal oyunun Gransys’inden farklı olarak Vermud ve Battahl’ın genişleyen kıtalarında yer alan önemli ölçüde genişletilmiş bir dünyada yer alıyor. Burada yeni kültürler, medeniyetler ve manzaralar keşfedilmek ve sırlarının ortaya çıkarılması için yalvarıyor. Vermund’un yemyeşil ormanlarından, Battahl’ın engebeli arazisine kadar, dünyanın her santimetresi ayrıntılara gösterilen titizlikle işlenerek benzersiz güzellikte ve keşfedilecek yerlerle çok daha yoğun bir dünya yaratılmış gibi duruyor. Oyunun dünyasına yapılan en önemli eklemelerden biri Battahl’ın Beastren krallığının tanıtılması. Hem korkutucu hem de gizemli yaratıkların yaşadığı bu yeni diyar, hikayeye ve dünya inşasına ekstra bir boyut katıyor.
Dragon’s Dogma 2 içerisinde, orijinal Dragon’s Dogma oyunundaki Gransys bölgesinden farklı olarak önemli ölçüde genişletilmiş bir dünyayı keşfedebilmeyi çok takdir ettim. Her ne kadar orijinal oyundaki Rocky Mountain benzeri manzaradan keyif almış olsam da keşfedilecek farklı biyomlara sahip olmak hoşuma gitti. Bu değişikliklere rağmen devam oyunu, kendi karakterimizin – ki kendisi ejderhayı öldürmekle görevli bir kahraman, Arisen – rolü ve görevlerinde onlara eşlik eden esrarengiz piyonlar da dahil olmak üzere tanıdık unsurları koruyor. Hikaye, bu yeni dünyanın siyasetini ve gizemlerini karmaşık bir şekilde örüyor ve Arisen olarak gizli gerçekleri ortaya çıkarmalı ve zorluklara karşı kendi kaderinizi oluşturmalısınız.
Gransys’in ortamı sadece bir arka plan değil; neredeyse kendi başına bir karakter, yaşam ve tarihle iç içe. Hareketli şehirlerden vahşi doğaya kadar dünyanın her köşesi keşfedilmeye hazırdı. Yeni bölgelerin ve grupların eklenmesiyle, her zaman keşfedilecek yeni bir şey vardı ve bu da atılacak maceraların asla tükenmemesini sağladı. Bir bakışta Elden Ring veya hatta The Witcher III: Wild Hunt ile karşılaştırma yapmak kolay ama dakika dakika oynanış, The Legend of Zelda: Breath of the Wild oyununu oynadığımda hissettiklerime daha çok benziyordu. Haritanın neredeyse her alanında yapılacak keşifler var, dürüst olmak gerekirse oyun süremin yarısından fazlası muhtemelen bir hazine sandığı veya bir malzeme kümesi keşfetmek ve sonra ona nasıl ulaşacağımı bulmakla geçti.
Bu arada, cevher damarlarını kazmak, kemik yığınlarını karıştırmak veya odun yığınlarını temizlemek gibi malzeme toplamak, Monster Hunter serisinin arkasındaki geliştiricilerinden bazıları tarafından tasarlanmış ve canlandırılmış gibi hem görünüyor, hem de hissettiriyor. O kadar esrarengiz ki bence bunu Monster Hunter olmayan başka bir oyunda tekrar görürsek, Capcom şirketinin ileriye dönük belirleyici bir özelliği olmalı – tıpkı haritanın bir bölümünü ortaya çıkarmak için bir kuleye tırmanmanın bir Ubisoft şirketi oyununun ayırt edici özelliği olması gibi.
Dragon’s Dogma serisinin dünyası yolculuğum boyunca benimle birlikte gelişti, büyümemi ve başarılarımı yansıtacak şekilde uyum sağladı. Gücüm arttıkça, gökyüzünde uçan Griffinler ve sonunda Drake’ler (ejderhanın daha zayıf kuzenleri) gibi daha zorlu canavarların sık sık ortaya çıktığını görmeye başladım. Bu evrim, fiziksel değişikliklerin ötesine geçerek Affinity sistemi aracılığıyla karakter tutumlarındaki değişimleri de içeriyor ve etkimin tüm dünyada hissedilmesini sağlıyor. Dinamik olayların ve görevlerin öngörülemez yapısı da iki oyun oturumunun aynı olmamasını sağlayarak keşif ve keşif için sonsuz fırsatlar sundu.
Teknik açıdan Dragon’s Dogma 2, mevcut donanımda mümkün görünenin sınırlarını zorlayan bir görsel doğruluk harikası sunuyor. Gransys dünyasını canlı ayrıntılarla hayata geçiren yemyeşil ortamlar ve son derece gerçekçi karakter modelleriyle grafikler nefes kesici. Yalnız, bu video oyununun sunumu hakkında söylenebilecek olumsuz noktalar ne yazık ki burada bitiyor. Bunun sebebi ise oyunun optimizasyonun bilgisayarlarda başarısız olması ve konsollarda da kilitlenmemiş bir FPS değeri ile oyunun sunuluyor olması.
Evet, Dragon’s Dogma 2 çok güzel görünen bir video oyunu ama bu oyun sık sık çökebiliyor ve bundan daha da önemli olarak, PlayStation 5 üzerindeki performans hiçbir şekilde stabil değil. Büyük şehirlere girdiğinizde performans berbat oluyor. Aksiyonun ve düşmanın yoğun olduğu savaş anları için de aynı şey geçerli. Etrafta hiçbir şey yokken bile oyun hiçbir şekilde stabil hissettirmiyor; FPS cephesinde hiçbir sınırlandırma yok.
Dragon’s Dogma 2 oyununun bu ilgi çekici dünyasında çok uzun bir zaman geçirdikten sonra, keşfetmek ve fethetmek için geniş ve sürükleyici bir dünya sunarak keşif ve maceranın nasıl hissettirmesi gerektiğinin ustaca bir örneği olduğunu düşünüyorum. Zengin hikayesi, ilgi çekici oynanışı ve geniş dünyasıyla bu devam oyunu beni büyüledi ve orijinal Dragon’s Dogma oyununda sadece birkaç kült hayranın deneyimlediği bir fantezi ve entrika dünyasına sürükledi.
Korkunç canavarlarla savaşırken ya da Gransys’in gizemlerini çözerken, kendimi destansı boyutlarda bir yolculuğun içinde buldum – son jenerik döndükten çok sonra kalıcı bir etki bırakacağını umduğum bir yolculuktu bu. İşte bu yüzden partinizi toplayın, kılıçlarınızı bileyin ve Dragon’s Dogma 2 oyununun bu dünyasında hayatınızın macerasına atılmaya hazırlanın. Yalnız, kendinizi tamamen opsiyonel olan ama can sıkan mikro ödemeler için hazırlayın. Performans problemleri de mevcut ki bunlar için de bir süre boyunca güncelleme beklemek isteyebilirsiniz.
0 Yorum