Folklorik Korku: Exhuma (2024) – Öteki Sinema

Son yıllarda Güney Kore sinemasının senaryolarında -ister savaş ve casusluk filmi olsun ister korku ve gerilim filmi olsun- belirgin bir Japonya düşmanlığı gözlemleniyor. Bu iki milletin arasında tarihî bir mesele olduğu aşikâr, sonuçta Japonya zamanında tüm komşu ülkelere dehşet salmış işgalci bir imparatorluk; geride acı ve gözyaşı dolu kanlı bir tarih bırakmış, bir dönem Japon sömürgesi hâline gelen Kore de bu travmadan payını fazlasıyla almış, bunu yadsıyamayız. Hâliyle bu temaya sahip filmler Güney Kore’de gişe başarısı da elde edince, bu yoldan giden eserler çoğalmaya başladı, Exhuma (Pamyo, 2024) da onlardan biri. Baştan söyleyeyim, ben bariz propaganda içerse de film iyiyse işin bu tarafını önemsemiyorum. The Age of Shadows (2016) ve The Wailing’de (Gokseong, 2016) olduğu gibi. Exhuma’da da durum bu. Filmde dört ana karakterin adı da (Kim Sang-deok, Ko Young-geun, Lee Hwa-rim ve Yoon Bong-gil) Japon sömürge yönetimine karşı mücadele ederken ölen vatansever Koreliler’den alınmış. Hatta Kim Sang Deok’un arabasının […]

Folklorik Korku: Exhuma (2024) – Öteki Sinema

Son yıllarda Güney Kore sinemasının senaryolarında -ister savaş ve casusluk filmi olsun ister korku ve gerilim filmi olsun- belirgin bir Japonya düşmanlığı gözlemleniyor. Bu iki milletin arasında tarihî bir mesele olduğu aşikâr, sonuçta Japonya zamanında tüm komşu ülkelere dehşet salmış işgalci bir imparatorluk; geride acı ve gözyaşı dolu kanlı bir tarih bırakmış, bir dönem Japon sömürgesi hâline gelen Kore de bu travmadan payını fazlasıyla almış, bunu yadsıyamayız.

Hâliyle bu temaya sahip filmler Güney Kore’de gişe başarısı da elde edince, bu yoldan giden eserler çoğalmaya başladı, Exhuma (Pamyo, 2024) da onlardan biri. Baştan söyleyeyim, ben bariz propaganda içerse de film iyiyse işin bu tarafını önemsemiyorum. The Age of Shadows (2016) ve The Wailing’de (Gokseong, 2016) olduğu gibi. Exhuma’da da durum bu. Filmde dört ana karakterin adı da (Kim Sang-deok, Ko Young-geun, Lee Hwa-rim ve Yoon Bong-gil) Japon sömürge yönetimine karşı mücadele ederken ölen vatansever Koreliler’den alınmış. Hatta Kim Sang Deok’un arabasının plakasındaki numaralar bile Güney Kore’nin bağımsızlık hareketindeki tarihlere bir atıfmış. O yüzden dedesi zamanında düşmanla iş birliği yapmış bir subay olan zengin bir kodamanın başına gelenlerde bile bir tür siyasi gönderme var. Exhuma politik tabanı güçlü bir film, ama beni ilgilendiren, bana bu yazıyı yazdıran o değil. Ben filmin anlatısındaki ustalığa, yaratıcılığa meftun oldum.

Jang Jae-hyun ile görüntü yönetmeni Lee Mo-gae’nin iş birliği görülmeye değer. İkili, müesses nizamı ve denge hâlini simgeleyen bir sinematografiye yönelmişler. Açılış sahnesiyle birlikte simetrik yapılar, kaostan uzak kompozisyonlar, ustaca aydınlatılmış nesneler karşılıyor bizi. Uçaktayız, bulutların ardı güneş, uçağın penceresinden güneşe bakıyoruz. İyi ışıklandırılmış simetrik bir çerçevede pürüzsüz bir zemin. İç mekânlarda olduğu kadar dış mekânlarda da az-çok bir düzen hüküm sürüyor gibi. Otoban sahnesi buna iyi bir örnek. Derken hastane sahnesiyle birlikte gölgeler ve karanlıklar peyda olmaya başlıyor. Bir karanlık çöküyor perdeye.

Folklorik Korku: Exhuma (2024) 3 – Exhuma 5

Malikanedeki sohbetin hemen öncesini ele alalım. Hastaneden dönüyoruz, etraf günlük güneşlik. Denize nazır zengin bir mahalleye giriyoruz, her taraf lüks evlerle dolu. Güneş ışığı geniş bahçeleri ve havuzları aydınlatıyor. Sarı, yeşil ve mavi renkler âdeta dans ediyor. Sonra malikaneye giriyoruz. Hwarim’in dış sesi de mekânın iç karartısıyla değişmeye başlıyor. Evin içi solgun ve karanlık. Gölgeler alan hâkimiyeti sağlamış durumda. Bir kadın görüyoruz, elinde bir bıçak var. Hemen arkasındaki karanlıkta tekerlekli sandalyede bir adam oturuyor, onun arkasındaki karanlıkta bir yatak, yatağın başucunda ise büyükçe bir haç var. Evin içinden ilk gördüğümüz imge bu! Bela geliyorum diyor yani. Bu lüks malikane yeterince aydınlanmıyor, güneş ışığının içeri zar zor sızabildiğini fark ediyoruz. Karanlıklar, gölgeler, tuhaf masklar, korkutucu biblolar ve tablolar ortama ürkütücü bir hava katmış. Birazdan şaman olduğunu öğreneceğimiz Hwarim’in monoloğu eve girer girmez karamsar bir hâl alıyor ve hayaletlerden, iblislerden, goblinlerden, canavarlardan bahsetmeye başlıyor.

Multimilyoner Park Ji-yong, Şaman Hwarim ile yardımcısı Bong Gil’i misafir odasına buyur etmiş. Daha en baştan onları kafeste gibi gösteren çarpıcı bir imgelemle başlıyor sohbet. Trabzanın altındaki ferforjeyle müthiş bir çerçeve yakalanmış, sanki demir bir kafeste tutsak edilmiş gibiler. Sonra bir cam kırılma sesi işitiyoruz, sonra bir feryat ve figan… Daha filmin beşinci dakikasındayız. Exhuma tıpkı bunun gibi, başından sonuna kadar öyküsünün ruh hâliyle uyumlu bir sinematografi (görüntü ve ses kuşağı) yakalıyor, bence en büyük gücü burada. Lüks bir otel odasındaki “infaz” sahnesi, morgdaki sahne, çarpıcı bir koreografiye sahip o şaman ayini, bir anda mezbahaneye dönen hayvan çiftliği, şamanın yardımcısı Bong Gil’in bedenine kötü ruhun davet edildiği ayin sahnesi, finaldeki kapışma… Hepsi hayranlık uyandırıcı ses-görüntü blokları içeriyor, sinema sanatına doyuyorsunuz.

Folklorik Korku: Exhuma (2024) 4 – Exhuma 10

Filmin bir diğer artısı, sürükleyici öyküsü. Evet, kabul ediyorum, Exhuma’da çok sayıda folklorik ve mitolojik tema çorba gibi karıştırılmış, ama birçoğu (mesela kadın-başlı-yılan “Nure-Onna” ya da bölgenin spiritüel dengesini muhafaza etmekle yükümlü Gisune) çok kısa bir süreliğine bir ara-geçiş teması olarak kullanılmış, film onlar üzerine bina edilmiyor. Bu bağlamda filmi ikiye bölmek mümkün. İlk bölüm, ki benim favorim olan kısım, kendi ailesine musallat olan, onları karanlığa mahkûm eden bir hayalet hikâyesi anlatıyor. Geleneklere uygun/yaraşır gömülmediği için huzursuz, öfke dolu bir hayalet bu; yaşayan en büyük toruna musallat olan bir musibet. Bu ilk hikâyede “davet/buyur edilmediği yere girememe”, “kurbanın ciğerini yeme” gibi çok sayıda folklorik temaya başvuruluyor. Bu gözünü kan bürümüş karabasan kapalı tutulduğu tabuttan kurtulur kurtulmaz aile üyelerini öldürmeye başlıyor ve gölgelerin yerini aynalardan, camlardan yansıyan ürkütücü bir silüet alıyor. Hayaletin akis yapan herhangi bir yüzeyden yansıyışı o kadar güzel resmedilmiş ki hayran olmamak elde değil; yönetmen dans sahnesinde olduğu gibi şiirsel birçok ân yakalıyor. Büyük büyükbabanın kana doymaz hayaletinin yavaş yavaş ete kemiğe bürünmesini izliyoruz, hakikaten tüyler ürpertici.

Bence Park’ın büyük büyükbabasının sırrı hesaba katıldığında Exhuma’daki iki ayrı hikâyeyi birbirine fena bağlamamışlar. Issızlığın ortasındaki isimsiz mezardan belirli bir bölgeyi korumakla yükümlü Samuray Generali efsanesine usulca geçiş yapılıyor. Bu bölüm, bilhassa kötü ruhun (bastığı yerde iz bırakan, gölgesi olan bir tür “evil spirit”) sunumu açısından son derece bonkör. Onun hem başka bedenlerdeki yansımasını hem keşiş ve hayvan katliamı sırasındaki durumunu iyi ele almışlar. Samuray’ın ölümlülerle karşı karşıya geldiği sahnelerde âdeta kanınız çekiliyor. Favorim, Bong Gil’le kapıştığı sahne.

Folklorik Korku: Exhuma (2024) 5 – film exhuma 5 43

Exhuma’daki şaman ayini sahnesini The Wailing’dekiyle kıyaslayanlar olduğunu gördüm, bence koreografileri bakımından bir miktar benziyorlar ama işlevleri bakımından alakaları yok. The Wailing’deki şaman ayini, seyirciyi finalde ters köşeye yatırmak için özel olarak tasarlanmış bir kurgu harikasıdır. Hatta bence The Wailing 2010’lu yılların en iyi kurgulanmış filmlerinden biridir; bu bağlamda The Social Network, Dunkirk, The Revenant ve Mad Max: Fury Road ligindedir. The Wailing’deki “anti-Kuleşov” etkisini analiz eden ayrı bir yazı yazacağım için burada daha fazla kurcalamayacağım. Exhuma’daki ayin, koreografisi bakımından tam bir seyirlik ama içeriği bakımından The Wailing kadar dolu değil. Bu ikisi kıyas kabul etmez.

Folklorik Korku: Exhuma (2024) 6 – Screenshot 2024 03 26 at 2.00.37 PMJang Jae-hyun’un yazıp yönettiği Exhuma (Pamyo, 2024) bu yılın en dikkat çekici korku filmlerinden biri ve şu sıralarda vizyonda. Sinemada seyretmenizi tavsiye ederim ama evde seyredecekseniz, izlediğiniz versiyonun ses ve görüntüsünün çok iyi olmasına dikkat ediniz. Bu filmin olağanüstü bir ses işçiliği var. Mesela, Şaman Hwarim hastane odasında bebeği incelediği esnada bir ıslık çalıyor, o ıslığın yankılandığını (âdeta boşluğun ona aynı melodiyle karşılık verdiğini) duymuyorsanız o versiyonu izlemenin bir anlamı yok.

Post Views: 84

Benzer Yazılar

Bir Devin Ardından: Donald Sutherland (1934-2024)

FİLMLER 2 ay önce

İçindekilerKaynaklar Sanırım Donald Sutherland’i ilk kez Sylvester Stallone’nin Hürkan (Lock Up, 1989) filminde izledim, 90’ların başı olmalı. Hürkan’ın video kasetini kiralayıp defalarca seyretmiştim, Sutherland o filmde psikopat cezaevi müdürü Drumgoole’u oynuyordu. Zamanla sayısız örneğini başarıyla sunduğunu öğreneceğim gaddar, insafsız adam rollerinden biriydi. Donald Sutherland bu tip karakterleri özel dikim bir kıyafet gibi üstüne geçirmekte hiçbir sıkıntı çekmiyordu, rolüyle bütünleştiğini hissediyordunuz. Sinemada seyrettiğim ilk filmi Uzay Kovboyları (Space Cowboys, 2000) olmalı. Sonraları sinema tarihinin klasiklerini toplayıp seyretmeye başladığımda birdenbire çok sık karşıma çıkan bir isim olmaya başladı. En özgün savaş filmlerinden, gişe canavarı 12 Kahraman Haydut (The Dirty Dozen, 1967), Robert Altman’ın hınzır komedisi Cephede Eğlence (MASH, 1970), Clint Eastwood’lu Çılgın Savaşçılar (Kelly’s Heroes, 1970), savaş-karşıtı filmlerin en iyi ve en yaratıcı örneklerinden Johnny Got His Gun (1971), Jane Fonda ile karşılıklı döktürdükleri neo-noir Klute (Fahişe, 1971), evlat acısını kalbimize kazıdığı Karanlığın Gölgesi (Don’t Look Now, 1973), John Schlesinger’in şaşırtıcı çalışması […]

Her Platforma Üye Olmak Zorunda Mıyız?

FİLMLER 2 ay önce

İçindekilerLisans Anlaşmaları ve Jeo-Bloklama: Kullanıcının Kafasını Karıştıran İkili Pazar sabahı, elimde kahvem, kanepede yayıldım ve dedim ki, “Bugün tam film izlemelik bir gün!” İşim gereği, neredeyse her platforma üyeyim: Netflix, Amazon Prime, Disney+, BluTV, Gain, Exxen… Neredeyse yok yok! Ama gelin görün ki, her ay tonla para bayıldığım bu platformlarda aradığım, izlemek istediğim filmi bulamıyorum! Her seferinde aynı sonuç, filmi bulduğum yer yine Stremio! Evet, Stremio’nun yasal olmadığını biliyorum. Ama bahis reklamlı korsan sitelerin kucağına düşmekten iyidir herhalde. Peki, bu kadar çok dijital platforma üye olduğumuz halde aradığımız filmi-diziyi neden bulamıyoruz? Gelin bu birinci dünya derdine biraz daha üzülelim. 2010’ların başında Netflix’in küresel başarıya ulaşmasıyla dijital içerik devrimi başladı. Netflix, kullanıcılarına geniş bir içerik yelpazesi sundu ve tek bir abonelikle sayısız film ve diziye erişim imkanı tanıdı. O zamanlar her şey güzeldi. Ancak ne olduysa, büyük içerik üreticileri ve dağıtımcıları kısa sürede bu modelin avantajlarını fark etti ve herkes kendi […]

Ronin (1998) – Öteki Sinema

FİLMLER 2 ay önce

İçindekilerKAYNAKLAR “Ronin toprağı veya efendisi olmayan köylü asker ya da samuraylara denirdi. Onlar onurlarını ya da efendilerini yitirdiklerinden ülkede durmadan dolaşır ve başka bir lord kendilerini yanma alana dek geçinmeye çalışırlardı. Bir Ronin’in yeni iş bulması da çok zordu.”Şogun Brian De Palma’nın yönettiği Görevimiz Tehlike’nin (Mission: Impossible, 1996) 450 milyon dolarlık vizyon geliriyle o yılın dünya çapında en büyük gişe başarısını elde etmesinin ardından (Tom Cruise’un sadece bu filmden o tarihte tek başına 20 milyon dolar kazandığı söylenir) benzer temaları (casusluk, karşı-casusluk ve önemli bir nesneyi/cihazı/silahı ya da bilgiyi ele geçirme) ele alan yapımların sayısı artmaya başladı, Enemy of the State (Devlet Düşmanı, 1998) ile Ronin’in (1998) bu dönemin öne çıkan filmleri olduğunu söyleyebilirim. Ronin’i kült mertebesine çıkaran birkaç temel özelliği var. Öncelikle olağanüstü bir kadrosu olduğunu söylemem lazım. Yönetmen koltuğunda gerilim (Seven Days in May, 52 Pick-Up), aksiyon (The Train), suç (Black Sunday, French Connection II) ve casusluk (The […]

0 Yorum

Yorum Yaz

Rastgele

Web sitemiz, gezinme deneyiminizi ve ilgili bilgileri sağlamak için çerezleri kullanır. Web sitemizi kullanmaya devam etmeden önce, şunları kabul etmiş olursunuz.