Uyanıyorsunuz ve bir havuzdasınız. Büyük ve labirent gibi bir yerde, nereden geldiğinize emin olmadan dolanmaya başlıyorsunuz. Tek gördüğünüz birkaç adet havuz ve karanlık odalar. Yer yer sanki bir havuz parkının içinde hissedeceğiniz, kaydırakları kullanarak yolunuzu bulacağınız ve korkuyu sessizlik içinde iliklerinize kadar hissedeceğiniz bir oyunda, ne yapacağınızı bilemez şekilde hiçbir yönlendirme olmadan nereye kadar ilerleyebilirsiniz? Pools aslında bu sorunun cevabını çok enteresan bir şekilde veriyor. Öyle ki oyunun ses efektleri bile o kadar iyi ki yapımcı ekibin oyunda karşınıza bir şey çıkmayacağına garanti vermesi bile sizi rahatlatmıyor zaman zaman.
Oyun, ilk olarak uyandığımız bomboş bir alanda başlıyor ve etrafa baktığımızda gördüğümüz tek şey fayanslar. Kafamızı kaldırıp, yukarı baktığımızda bir delik ve merdiven görüyoruz ancak merdivene ulaşamıyoruz. Oyunda herhangi bir zıplama ya da eşyalarla iletişime geçme mekaniği bulunmuyor. Sadece yürüyoruz ve yer yer kapıları açmamıza izin veriliyor. İlerlediğimizde duyduğumuz tek ses kendi ayak seslerimiz, damlayan su sesleri ve bazı diğer seslerin yankıları oluyor. Boğuk bir atmosferin sesi de buna eşlik ederken, yapacağımız tek şey bu labirent gibi yerden nasıl çıkacağımızı bulmak.
Hiçbir yönlendirme bulunmamasına rağmen aslında bir zaman sonra yolunuzu bulabiliyorsunuz ancak çok sabırlı hareket etmeniz gerekiyor. Oyun boyunca karşımıza harita görünümünde bazı çizimler çıkabiliyor ancak bu çizimler o kadar yanıltıcı ki nerede olduğunuzu anlamayı bırakın, odalar hakkında bile bilgi sahibi olmak oldukça güç oluyor. Bunun yanı sıra karşımıza sürekli boş plastik sandalyeler de çıkıyor. Burada zamanında bir yaşam olduğunu düşünebilirsiniz çünkü bazı sandalyeler normal dururken bazıları ise devrilmiş bir biçimde karşımıza çıkıyor.
Gerçekten tüyler ürpertici bir şekilde ilk bölümü oynarken daha da savunmasızsınız. Farklı karanlık yollara girmek zorunda kalacaksınız, dar alanlarda yürüyeceksiniz ve ses efektleri o kadar iyi ki o anın gerçekten içindeymişsiniz gibi hissetmenize neden olabiliyor oyun. Yer yer kalp atışı sesimizin kulaklarımızı çınlattığı, yer yer nefes sesimizin daha da gergin hissettirdiği oyun size karşınıza bir şey çıkmayacağını garanti etse bile korkarak yola devam ediyorsunuz. Oyun vaat ettiği şeyi aslında en başından beri gerçekleştirmiş oluyor: Sadece atmosfer ile oyuncuyu germek.
Pools için ilk bölüm aslında birazcık da diğer bölümlerin eğitimi gibi olabiliyor. Önce uzun bir süre dolaştığınız ve aynı yerlere girmek zorunda kaldığınız yerde bir süre sonra çıkışı bulabiliyorsunuz. Oyunda aslında karşımıza gerçekten aniden bir şey çıkmıyor ama canlı olabilecek birkaç kişinin ya da varlığın etrafımızda olabileceğini seziyoruz. Havalandırma boşluklarından gelen sesler ve yürürken aniden karşımızda gördüğümüz merdiveni birinin çekmesi gibi durumlar bunların kanıtı niteliğinde olabiliyor. Bu durumlar aslında oyun için oldukça enteresan çünkü oyunda sadece bizim olduğumuza oldukça eminiz.
Bunları yaşadıktan sonra yine dediğim gibi, bir şey çıkmayacağına eminsiniz ancak bu tarz durumlar yaşayınca içinizi daha büyük bir korku kaplayabiliyor ve bütün adımları büyük bir gerginlikle atmaya başlıyorsunuz. İlk bölümde daha küçük bir yerde dolaştığımızı tahmin ediyoruz. Birkaç kez aynı yerden geçsek de bir noktadan sonra yerleri ezberleyebiliyoruz ve çıkışı bulmamız kolaylaşıyor. Aniden bir şey görmememize karşılık olarak oyun bana kalırsa anlık olarak korku vermek için farklı yollar denemiş. Bunlardan biri ise aniden karşımıza kocaman oyuncak ördeklerin çıkmasıydı.
Bu ördekler bazen sağa ya da sola döndüğünüzde karşınızda olabiliyor gözleriyle sizi takip ediyorlar. Tabii bazıları su üstünde olduğu için suyun da dalgalanmasıyla hareket ettiklerini düşünebilirsiniz ama bence işler hiç de öyle ilerlemiyor bu oyunda. Oyun zaten ürkütücü olan her şeyi bu şekilde bir araya toplamayı amaçlıyor. Dediğim gibi ilk bölüm bu tarz durumlarla ve biraz da keşfetme odaklı gittiğinden diğer bölümlerde kafanız daha rahat olabiliyor. Şahsen ben ilk bölüm gerçekten bir süre sonra çok daralmıştım ancak oynadıkça bu hisse ve gerginliğe oldukça alıştım.
Pools oyununda toplam 6 bölüm bulunuyor. İlk bölümden ‘’Çıkış’’ yazısını bularak çıksak da diğer bölümlerde bu böyle olmuyor. Özellikle bir eğlence parkındaymışsınız gibi hissettiren dev kaydıraklar sizleri karşıladığında hepsini kullanmak istiyorsunuz. Bunları kullanmak için de yine labirent gibi yollardan geçip yolunuzu bulmalısınız. Ayrıca, çevreyi durup gözlemlemek de güzel bir seçenek olabiliyor bazen; özellikle kaydırakları kullandığınızda bazen hiç beklemediğiniz bir yere gidebiliyorsunuz, hatta bir bölümde yeni bölüme geçmek için kaydırağı kullanıyorsunuz. Örneğin, ben buna çok hazırlıksız yakalanmıştım, kaydırağın beni diğer bölüme geçireceğini bilmeden kullandım ve geçtim. Oysa ki daha keşfedecek yerlerim olabilirdi o bölümde.
Oyun genel olarak yürüme ve yolunuzu bulma odaklı. Bu yüzden de aslında oyun kendisine hep farklı bir şeyler katarak ilerlemeyi tercih etmiş. Superliminal oyununda olduğu gibi, bazı bölümlerde gerçeklik algınızı bozacak birçok şey başımıza geliyor. Bu noktada oyunun aslında hikayesini de anlamaya çalışabiliyorsunuz. Acaba karakterimiz artık algısını mı kaybetti diye düşünmekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Bu bölümler elbette ki biraz daha kafa karıştırıcı ve zor çünkü tavana baktığınızda bir kapı görüyorsunuz, o kapıya yürürken perspektifine dikkat ederek kendinize duvarlardan bir yol oluşturmanız gerekiyor. Tekrar bunu yaptığınızda ise eki haline de döndürmek için biraz çaba sarf ediyorsunuz.
Aslında, oyunun kendine böyle bir yenilik eklemesi gerçekten güzel. Diğer türlü sadece yürüdüğünüz bir simülasyon oyununa dönüşebiliyor. Bunun olmasını engellemek ve oyuncuyu da sıkmamak için 6 bölümde bitebilecek ama her bölümde de gerçekten şaşıracağınız şeyler eklemiş oyun. Özelikle çevre tasarımı olarak, birçok havuz tipinin oyunda bulunmasının yanı sıra, oyun sanki bize daha önce orada bir hayat varmış gibi bir etki vermeye çalıştığı için farklı ögeleri de etrafa yerleştirmiş. Can simitleri, yukarıda bahsettiğim gibi sandalyeler, hatta bir noktada evlerin olduğu bir kısma bile geliyoruz.
Bu kısmın tamamen karakterimizin aklıyla ilgili olduğunu düşünüyorum tabii. Bu ögelerin yanı sıra heykeller oyunun bazı yerlerinde çok görkemli bir şekilde bulunuyordu. Yer yer sadece büyük ve sadece yüzü olan heykeller karşımıza çıkıyor. Bazense sanki insanlar aniden heykelleşmiş gibi düşündüren heykeller de vardı. Hareket ediyorlarmış ve birden donmuşlar gibi. Aslında ben heykeller oyunda karşıma çıktıktan sonra biraz daha ürkmeye başladım çünkü aniden hareket edebilecekler gibi geldi ancak size şunun garantisini verebilirim ki gerçekten hareket etmiyorlar.
Oyunun genel olarak verdiği etki ve ses efektleri gerçekten başarılıydı. Klasik korku oyunlarında aniden çıkan yaratıklar ve insanlar gerçekten anlık olarak korkutsa da Pools ekibi oyuna bunları eklemeden sadece atmosferle bu etkiyi vermekte oldukça başarılı olmuş. Yer yer iç daraltıcı, klostrofobi hissettiren ve karanlık yerlere girdiğimizde bunu çok net hissediyoruz. Bu yüzden Pools bana kalırsa oyunculara vaat ettiği şeyi başarmış. Özellikle tam olarak odaklı bir şekilde oynadığınızda nefes sesinizi bile en derinden hissediyorsunuz.
Oyunun çok enteresan bir tasarımı da var. Mesela, bölümlerden birinde sauna odalarını görüyoruz. Sauna odalarında fazla bir şey gözümüze çarpmasa da daha sonrasında dev bir sauna odası görüyoruz. Bunların ne anlam ifade ettiğini anlamak oldukça güç elbette. Örneğin, gördüğümüz can simitlerini de bir yerden geçerken dev bir akvaryumun içinde görüyoruz. Ben bu havuza gelenlerin hapsedildiğini falan düşündüm mesela, hikâyeyi bu şekilde kendimce oturtmaya çalıştım.
Pools oyununun hikayesi çok mu önemli? Aslında değil .ünkü oyun size zaten bunu sunmadığını, sadece atmosferiyle ön plana çıkmak istediğini zaten belli ediyor. Oyundaki en önemli şeylerden biri bu arada elimizde bir kamerayla dolaşıyoruz, faremizin tekerlek tuşuyla yakınlaştırıp uzaklaştırınca fark ettim elimde böyle bir şey olduğunu. Oyunun sonunda neden böyle bir şeye sahip olduğumuzu anlıyoruz ama o da size sürpriz olsun.
Her bölümü keşfetmek gerçekten çok önemli bu arada. Çok farklı detaylar karşınıza çıkabiliyor, ne anlama geldiğini merak edeceğiniz bir sürü garip şeye oyunda yer verilmiş. Ne olduklarını söylemek işlerin büyüsünü kaçırabilir o yüzden bana kalırsa her oyuncu kendi oynama tarzıyla bu oyunu deneyimlemeli. Aslında birkaç kez de oyunu oynayabilirsiniz, zaten bir noktadan sonra yerleri ezberlemek çok kolay oluyor ama oyunun verdiği gerilime değip değmeyeceği konusunda şahsen ben kararsızım. Bazı şeyler tadında da bırakılabilir.
Özellikle oyunun son bölümü bu noktada bana kalırsa gerçekten harikaydı. Hikâyeyi az buçuk anlayabildiğiniz ve neden orada olduğumuzu birazcık daha fark ettiğimiz bir noktaydı bana göre. Psikolojik korku oyunu olarak geçen Pools, bana kalırsa birkaç saatinizi ayırarak oynamanız gereken bir oyun. Oyunun atmosferine kendinizi bıraktığınızda tüm gerginliği iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Tek oturuşta oynamak belki sizi zorlayabilir, özellikle klostrofobiye sahipseniz ve karanlık yerlere girmek pek de size göre değilse.
0 Yorum