Saviorless, platform oyunları arasında farklı ve ilgi çekici hikayesiyle öne çıkmayı başarıyor. Macera dolu ve farklı gizemleri çözeceğimiz oyun aslında alışmış olduğumuz platform oyunlarıyla aynı oynanış mekaniklerine sahip. Bulmaca çözeceğimiz ve bu bulmacaları çözerken oyunun evrenini keşfetme şansı bulduğumuz, yer yer bizi şaşırtan, farklı ortamlar ve yerler keşfettiğimiz bir oyun Saviorless. Bu noktada en baştan bile oyun sizi kendisine çekebiliyor ve tek oturuşta bile bitirebileceğiniz bir yapıma dönüşüyor.
Bulutların üstünde 3 farklı kahramanın anlatmasıyla başlayan oyun, en büyüklerinin hikâyeyi oyun boyunca anlatmasıyla devam ediyor. Diğer iki anlatıcımız, ilkine kıyasla daha küçük, heyecanlı ve bazı şeyler için oldukça hevesli görünüyor. Bu nedenle oyun boyunca hikâye anlatıcımız genellikle bu genç arkadaşların sürekli hikâyeyi neden yavaş anlattığı, neden öğütler verdiği ve sıkıcı olduğu hakkında bazı söylemlere maruz kalabiliyor. Burada gerçekten bir kuşak farkının olduğu ve baş anlatıcının daha olgun, diğer iki anlatıcının da daha toy ve hevesli olduğu net bir şekilde anlaşılıyor.
Baş karakterimiz ve oyun boyunca baş anlatıcının hikayesini anlattığı ve oynadığımız Antar ise küçük bir kız olarak karşımıza çıkıyor. Oyun boyunca kendisi de gizemler hakkında sürekli bir sorgulama eğilimde ve meraklı bir şekilde etrafını keşfediyor. Bana bu noktada Antar, rüya gören birisi gibi hissettirdi. Çevre tasarımı ve yer yer karşımıza çıkan ilginç yaratıklar gerçek olmadığını düşündürüyor ve sanki Antar bir rüya görüyor gibi duruyordu. Yer yer uyuyakalarak başka bir karakter olarak oynamamız da bana bunun açıklaması gibi gelmişti.
Oyun başladığında karşımıza çıkan üç anlatıcının arkasında bir de leylek bulunuyor. Bu leylek oyun boyunca bize çeşitli zorluklar çıkarıyor. Bu zorlukları ve elbette ki karşımıza çıkan diğer engelleri aşarak bir kurtarıcı olmak için çabalıyoruz. Yukarıda bahsettiğim iki diğer anlatıcı ise baş anlatıcımızın sürekli aynı şeyi anlatmaktan çok sıkıldıklarını belirtiyorlar ve yer yer onlar da hikâye anlatmaya dahil oluyor. Dahil olmaları için de ana karakterimiz Antar’ın uykuya dalması gerekiyor. Bu noktada da biraz rüya içinde rüya görmek gibi hissettiriyor oyun açıkçası.
Uyuduğumuzda bu sefer diğer iki anlatıcının bahsettiği Nento karakterine geçiyoruz. Nento, Antar’a göre çok daha güçlü görünen ve büyük bir yaratık olarak karşımıza çıkıyor. Nento daha atılgan ve savaşçı bir ruh olduğunu hemen belli ediyor ki kendisinin zaten bir dövüş mekaniği bulunuyor. Kendisiyle daha güçlü karakterlerle savaşıyoruz. Bu savaşlarda yapacağımız iki hamle bulunuyor. Zıplamak ve vurmak. Antar’a kıyasla da kafamızın üstünde bir can barımız bulunuyor. Nento bu evrende, bir kurtarıcı olabilmiş ve çocukların hikayesini güçlü yönleriyle süslemiş bir karakter olarak görünüyor.
Zaten oyunun geliştirici ekibi de oyunun esrarengiz hikayesiyle ve anlatış tarzıyla öne çıkmasını hedeflemiş. Bu nedenle oyun boyunca aslında oynanıştan çok hikâyeye odaklanabiliyoruz. Oynanış olarak fazla bir mekaniğimiz de bulunmuyor zaten. Hatta karşımıza çıkan yaratıklara karşı olan savaşımızda bile alışık olduğumuz hamleler dışında mekanikler kullanarak giriyoruz. Genellikle çevre ögelerini kullanarak onları alt ediyoruz. Örneğin, leylek karşımıza çıktığında, bir çığlık atarak o çığlık dalgasından kaçmaya çalışıyoruz. Bir okyanusun derinliklerine indiğimiz bölümde orada karşımıza çıkan yaratığın bize fırlattığı şeyleri kendisine karşı kullanarak onu alt edebiliyoruz.
Bulmaca çözmek de Saviorless için oldukça önemli bir unsur. Kapıları açmak için bulmamız gereken anahtarları, ya da belli mekanizmaları hareket ettirmek için kullanacağımız aletleri bulmak için oyun içinde karşımıza çıkan mini bulmacaları çözmek gerekiyor. Hatta bunlardan bazıları bulmaca gibi bile değil, tamamen sizin bazı şeylere nasıl ulaşmak istediğinize de bağlı oluyor. Örneğin, kapıları açmak için kullanmamız gereken bir ışık mekanizması bulunuyor. Bu mekanizma, yaydığı ışığı yansıtarak kapıları açıyor ancak bu mekanizmayı hareket ettirmemiz için bir kol bulmamız gerekiyor.
Bu kol bazen kendilerini elektrik yayarak koruyan yaratıkların yanında, bazense hızla koşarak üstünüze gelen küçük yaratıkların üstünde bulunuyor. Bunları almak için herhangi bir savaşma mekaniğimiz bulunmadığından çevre ögelerinden yardım alıyoruz. Küçük yaratıkların üzerimize koşmasını sağlayıp onların dikenlere çarpmasını sağlıyoruz mesela. Bu sayede ihtiyacımız olan eşyayı alabiliyoruz. Anahtarları almak için de yine hemen hemen aynı şeyleri yapıyoruz. Biraz fazla zıplayıp koşacağımız bir oyun olmuş Saviorless. Bu noktada da aslında bize çevre ögelerini de aktif bir şekilde kullandırtması hoş bir detay olmuştu.
Saviorless, çevreyi keşfederek ilerlerken bir de sayfa parçaları toplamamızı istiyor. Bu sayfa parçalarını topladığımızda bölüm sonlarında karşımıza çıkan karakter Dasein ise bu kayıp parçaların hepsini getirdiğimizde bize sandığından bir ödül veriyor. Bu ödül bölümlerde işimize yarayarak anahtar ya da farklı eşyaları içerebiliyor. Bazı sayfalar ulaşılması zor yerlerde olsa da almak için her zaman farklı yollar deneyebiliyoruz ve kendilerine ulaşabiliyoruz. Bu sayfalar da anlatıcının hikâyeyi devam ettirmesi için topladığımız sayfalarmış gibi bir his uyandırıyor aslında.
Saviorless oyununda karşımıza farklı kurtarıcılar da çıkıyor. Yer yer bu kurtarıcılarla oynayıp, savaşma mekaniklerini yukarıda bahsettiğim şekilde kullanabiliyoruz. Karşımıza çıkan yaratıklar hem oldukça güçlü hem de rahatsız edici görüntülere sahip olabiliyorlar. Oyun zaten çizimleri ile de çok dikkat çekiyor. Farklı çevre ve bölge tasarımları, her bölgenin içinde bulunan kendine has ve uyumlu yaratıklar ve heykeller göze çarpıyor. Kendine özgü bir çizim sanatı ve daha önce belki de görmediğimiz unsurlara da sahip aynı zamanda.
Tema olarak da hikayesiyle oldukça uyumlu çizimlere sahip oyun gerçekten görsel olarak fazlasıyla ön plana çıkıyor bence. Özellikle karşımıza gelen bölüm sonu canavarları çok farklı görüntülere ve hareket mekaniklerine sahip. Biraz rahatsız edici ve anlamsız gördüğümüz rüyalara benziyor bana kalırsa. Yer yer dikkat çeken manzaraları ve müzikle uyumlu bir atmosfere sahip oyun kesinlikle sanat tasarımı olarak platform oyunlarında öne çıkabilecek bir potansiyele sahip. Tuhaf ortamlara girdiğimiz oyun çokça bölgeye ve keşfedilecek yer de içerisinde barındırıyor.
Oynanış mekaniği olarak fazla bir şey sunmasa da anlatıcıların karakterleriyle oynamak ve ana karakterin hikayesine dalmak gerçekten oyunu sürükleyici yapıyor. Düşmanların oldukça hızlı olması ve yer yer zorlanacağınız oyun, oynadığınız süre boyunca bu zorlukları da keyifli bir hale getiriyor aslında. Hikayesiyle oldukça uyumlu ve atmosferi gerçekten oyuncuyu içine çeken, son zamanlarda oynadığım en keyifli platform oyundan biri oldu Saviorless. Kaderimizi bulmamız gereken ve sonunda da çarpıcı bir şekilde bunu gösteren oyun kesinlikle oynamaya değerdi.
0 Yorum