Serinin Buzu Çözülemiyor – Ghostbusters: Frozen Empire (2024)

80’ler korku komedileri, seyirciyi eğlendirmek için kırk takla atarken korkunç olmayı da ihmal etmeyen yapımlardı. Hâlâ grup eğlencelerinde favori izlek olmalarının temel sebebi bu olsa gerek. Fright Night, The Lost Boys, House, Gremlins ve elbette o günlerin hatırına ısrarla diriltilmeye çalışılan Ghostbusters / Hayalet Avcıları serisi! Yapımcıların Hayalet Avcıları meselesinde neden bu kadar ısrarcı olduğunu anlamak mümkün. Bu seri, bir film fikrinden ibaret değil; oyuncaklar, tişörtler, şapkalar ve bambaşka yan ürünleriyle adeta bir fabrika ancak bu fabrikanın bir Jurassic Park/World örneğindeki kadar iyi çalıştığı söylenemez. O yüzden de birileri “Ghostbusters” dediğinde hala herkesin aklına ilk iki filmdeki şeyler geliyor. Hatta herkesin unutmak istediği bir “kadın hayalet avcıları” hikayesi bile var. 2021 yapımı Ghostbusters: Afterlife filminden üç yıl sonra onun doğrudan devamı sayılabilecek Hayalet Avcıları: Ürperti’deki (Ghostbusters: Frozen Empire) çaresizlik de burada başlıyor; orijinal filmlerdeki karakterleri ve fikirileri yeni bir filme yığmak. Nostalji avcıları için kaçmaz bir parti ortamı olduğunu düşünebilirsiniz […]

Serinin Buzu Çözülemiyor – Ghostbusters: Frozen Empire (2024)

80’ler korku komedileri, seyirciyi eğlendirmek için kırk takla atarken korkunç olmayı da ihmal etmeyen yapımlardı. Hâlâ grup eğlencelerinde favori izlek olmalarının temel sebebi bu olsa gerek. Fright Night, The Lost Boys, House, Gremlins ve elbette o günlerin hatırına ısrarla diriltilmeye çalışılan Ghostbusters / Hayalet Avcıları serisi!

Yapımcıların Hayalet Avcıları meselesinde neden bu kadar ısrarcı olduğunu anlamak mümkün. Bu seri, bir film fikrinden ibaret değil; oyuncaklar, tişörtler, şapkalar ve bambaşka yan ürünleriyle adeta bir fabrika ancak bu fabrikanın bir Jurassic Park/World örneğindeki kadar iyi çalıştığı söylenemez. O yüzden de birileri “Ghostbusters” dediğinde hala herkesin aklına ilk iki filmdeki şeyler geliyor. Hatta herkesin unutmak istediği bir “kadın hayalet avcıları” hikayesi bile var. 2021 yapımı Ghostbusters: Afterlife filminden üç yıl sonra onun doğrudan devamı sayılabilecek Hayalet Avcıları: Ürperti’deki (Ghostbusters: Frozen Empire) çaresizlik de burada başlıyor; orijinal filmlerdeki karakterleri ve fikirileri yeni bir filme yığmak. Nostalji avcıları için kaçmaz bir parti ortamı olduğunu düşünebilirsiniz ancak pek de öyle değil.

Hikaye, Kumail Nanjiani’nin canlandırdığı Nadeem’in büyükannesinin dairesinden geriye kalanları Dan Aykroyd’un canlandırdığı Ray Stanz’a satmasıyla başlıyor. Eşyalar arasında, tüm ruhları birleştirmek ve dünyaya kötülük salmak isteyen Garraka’yı içeren bir küre olan ‘Şeytan’ın Testisi’ de vardır. Yeni ve eski Hayalet Avcıları, ruhları durdurmak ve dünyayı kurtarmak için güçlerini birleştirmek zorundadır vs.

Frozen Empire sadece Aykroyd, Hudson ve Murray’nin dönüşünü değil, aynı zamanda birkaç eski yüzün dönüşünü de gösteriyor. Bu da eski Hayalet Avcıları hayranlarını memnun edecek bir şey ancak aynı zamanda serinin asıl alıcısının eski hayranlardan ibaret olduğunu düşündürüyor.

Ghostbusters serisinin oldukça gecikmiş bir yeniden inşa etme programı var. Hayalet Avcıları yıllar boyunca garaja tıkılmışken bir sürü 80’ler yağmacısı film üretildi ve bunların bazıları o dönemdeki tüm malzemeyi sömürdüler. Açıkçası Hayalet Avcıları’nın işlenecek bir damarı kalmadı bile denebilir. İzlemeye başlar başlamaz sıkıcılaşan bir nostalji paketi, üstelik bir sürü yeni yetme üzerinden ilerlemeye çalışan bir olay örgüsü var ki bu da yeni filmleri 80’lerdeki çocuk filmlerine yaklaştırıyor. Halbuki Hayalet Avcıları bambaşka bir şey. Çok komik, çok korkunç, çok fantastik ve hatta çok seksi. Yeni filmler ne peki? Bunların hepsinden bir damla ama tam olarak hiçbiri değil.

Serinin Buzu Çözülemiyor - Ghostbusters: Frozen Empire (2024) 3 – ghostbusters

Frozen Empire çaresizce ilk filme (neredeyse bir replika olmuşçasına) yamanmaya çalışan bir eğlencelik ancak yine kendi numarası olan 80’lerdeki devrimci özel efektleri de atlamış görünüyor. İlk filmin nasıl yapıldığıyla ilgili videolar hala internette dolanıyor. Bir sürü çok yetenekli animatronikçi, minyatür sanatçısı, stop-motion ustası canını dişine takarak filmi vizyon takvimine yetiştirmeye çalışmış, gerçek bir ölüm kalım savaşı. Yeni filmde özel efektler tarafında böyle bir çaba var mı? Asla, hepi topu platform işlerinde bile görmeye alışık olduğumuz türden sıkıcı CGI’lar. Seyrederken hiçbir etki bırakmıyor. Sanırım bu filmlerin temel sorunu bu; 80’ler, 90’lar sinemasında izlediğimiz neredeyse her film özel efekt meselesinde yeni bir sınırı aşıyor, devrim yaratıyordu. En son, “vay be, adamlar ne efekt yapmış” dediğiniz bir film var mı? Belki Dune: Bölüm 2. Başka da yok!

Serinin Buzu Çözülemiyor - Ghostbusters: Frozen Empire (2024) 4 – ghostbusters frozen empire 2

Ghostbusters: Frozen Empire, miras bu kadar büyük olmasa, azıcık eğlenme bahanesiyle izlenip unutulacak bir film ancak ilk filme bu kadar yakın durması onu aşmak konusundaki beceriksizliğini gözümüze sokuyor. Melankoli yükleyecek kadar nostaljiye sığınmak yerine yepyeni bir macera yaratmak daha iyi bir fikir olabilirdi. Neyse ki film kendini fazla ciddiye almıyor, yönetmen Gil Kenan ve ortak yazar Jason Reitman, filmin kitlesiyle birlikte eğlenmeye çalışıyor. Bir zamanlar çektiği şahane animasyon Monster House ile büyük beklenti yaratan bir sinemacıdan ve babasının mirasını taşıyan bir başkasından daha fazlasını bekliyor insan ama Frozen Empire, serinin buzunu çözecek güçte bir film değil.

Post Views: 68

Benzer Yazılar

Bir Devin Ardından: Donald Sutherland (1934-2024)

FİLMLER 2 ay önce

İçindekilerKaynaklar Sanırım Donald Sutherland’i ilk kez Sylvester Stallone’nin Hürkan (Lock Up, 1989) filminde izledim, 90’ların başı olmalı. Hürkan’ın video kasetini kiralayıp defalarca seyretmiştim, Sutherland o filmde psikopat cezaevi müdürü Drumgoole’u oynuyordu. Zamanla sayısız örneğini başarıyla sunduğunu öğreneceğim gaddar, insafsız adam rollerinden biriydi. Donald Sutherland bu tip karakterleri özel dikim bir kıyafet gibi üstüne geçirmekte hiçbir sıkıntı çekmiyordu, rolüyle bütünleştiğini hissediyordunuz. Sinemada seyrettiğim ilk filmi Uzay Kovboyları (Space Cowboys, 2000) olmalı. Sonraları sinema tarihinin klasiklerini toplayıp seyretmeye başladığımda birdenbire çok sık karşıma çıkan bir isim olmaya başladı. En özgün savaş filmlerinden, gişe canavarı 12 Kahraman Haydut (The Dirty Dozen, 1967), Robert Altman’ın hınzır komedisi Cephede Eğlence (MASH, 1970), Clint Eastwood’lu Çılgın Savaşçılar (Kelly’s Heroes, 1970), savaş-karşıtı filmlerin en iyi ve en yaratıcı örneklerinden Johnny Got His Gun (1971), Jane Fonda ile karşılıklı döktürdükleri neo-noir Klute (Fahişe, 1971), evlat acısını kalbimize kazıdığı Karanlığın Gölgesi (Don’t Look Now, 1973), John Schlesinger’in şaşırtıcı çalışması […]

Her Platforma Üye Olmak Zorunda Mıyız?

FİLMLER 2 ay önce

İçindekilerLisans Anlaşmaları ve Jeo-Bloklama: Kullanıcının Kafasını Karıştıran İkili Pazar sabahı, elimde kahvem, kanepede yayıldım ve dedim ki, “Bugün tam film izlemelik bir gün!” İşim gereği, neredeyse her platforma üyeyim: Netflix, Amazon Prime, Disney+, BluTV, Gain, Exxen… Neredeyse yok yok! Ama gelin görün ki, her ay tonla para bayıldığım bu platformlarda aradığım, izlemek istediğim filmi bulamıyorum! Her seferinde aynı sonuç, filmi bulduğum yer yine Stremio! Evet, Stremio’nun yasal olmadığını biliyorum. Ama bahis reklamlı korsan sitelerin kucağına düşmekten iyidir herhalde. Peki, bu kadar çok dijital platforma üye olduğumuz halde aradığımız filmi-diziyi neden bulamıyoruz? Gelin bu birinci dünya derdine biraz daha üzülelim. 2010’ların başında Netflix’in küresel başarıya ulaşmasıyla dijital içerik devrimi başladı. Netflix, kullanıcılarına geniş bir içerik yelpazesi sundu ve tek bir abonelikle sayısız film ve diziye erişim imkanı tanıdı. O zamanlar her şey güzeldi. Ancak ne olduysa, büyük içerik üreticileri ve dağıtımcıları kısa sürede bu modelin avantajlarını fark etti ve herkes kendi […]

Ronin (1998) – Öteki Sinema

FİLMLER 2 ay önce

İçindekilerKAYNAKLAR “Ronin toprağı veya efendisi olmayan köylü asker ya da samuraylara denirdi. Onlar onurlarını ya da efendilerini yitirdiklerinden ülkede durmadan dolaşır ve başka bir lord kendilerini yanma alana dek geçinmeye çalışırlardı. Bir Ronin’in yeni iş bulması da çok zordu.”Şogun Brian De Palma’nın yönettiği Görevimiz Tehlike’nin (Mission: Impossible, 1996) 450 milyon dolarlık vizyon geliriyle o yılın dünya çapında en büyük gişe başarısını elde etmesinin ardından (Tom Cruise’un sadece bu filmden o tarihte tek başına 20 milyon dolar kazandığı söylenir) benzer temaları (casusluk, karşı-casusluk ve önemli bir nesneyi/cihazı/silahı ya da bilgiyi ele geçirme) ele alan yapımların sayısı artmaya başladı, Enemy of the State (Devlet Düşmanı, 1998) ile Ronin’in (1998) bu dönemin öne çıkan filmleri olduğunu söyleyebilirim. Ronin’i kült mertebesine çıkaran birkaç temel özelliği var. Öncelikle olağanüstü bir kadrosu olduğunu söylemem lazım. Yönetmen koltuğunda gerilim (Seven Days in May, 52 Pick-Up), aksiyon (The Train), suç (Black Sunday, French Connection II) ve casusluk (The […]

0 Yorum

Yorum Yaz

Rastgele

Web sitemiz, gezinme deneyiminizi ve ilgili bilgileri sağlamak için çerezleri kullanır. Web sitemizi kullanmaya devam etmeden önce, şunları kabul etmiş olursunuz.