Tales of Kenzera: ZAU inceleme

Metroidvania türünün en iyi özelliklerini kendine başarılı bir şekilde katmayı başarmış olan Tales of Kenzera: ZAU; tehlikeli, mistik ve bir o kadar da heyecanlı dünyasıyla bizi şaman ve Orta Afrika kültürünü de içinde barındıran bir yolculuğa çıkarıyor. Oyunumuz, Assassin’s Creed Origins oyununda Bayek karakterinin seslendirmesini üstlenmiş olan Abubakar Salim tarafından geçtiğimiz yıllarda kurulmuş bir stüdyo olan Surgent Studios tarafından geliştiriliyor. Sürpriz bir yapım olan Tales of Kenzera: ZAU, ilgi çekici duygusal hikayesi ve içinde bulunan Şamanizm kültürü ile öne çıkıyor. Şamanizm kültürünün bu oyundaki rolü oldukça büyük çünkü gerek çevre tasarımının, gerekse oyun içinde yer alan yeteneklerin bu kültürden fazlasıyla esinlendiğini görebiliyoruz. Hayatımızda bir akış söz konusu ve bazen bu akış bozulabiliyor. Özellikle sevdiğimiz birini kaybettiğimizde, yolumuza nasıl devam edeceğimizi, nasıl yaşayacağımızı bilemiyoruz. Bu noktada da aynı hislere sahip Zuberi, oyun başında karşımıza çıkıyor. Babasını kaybetmiş olan çocuk, büyük bir yas sürecine girmesiyle birlikte ne yapacağını bilemez halde görünüyor. Annemizle […]

Tales of Kenzera: ZAU inceleme

Metroidvania türünün en iyi özelliklerini kendine başarılı bir şekilde katmayı başarmış olan Tales of Kenzera: ZAU; tehlikeli, mistik ve bir o kadar da heyecanlı dünyasıyla bizi şaman ve Orta Afrika kültürünü de içinde barındıran bir yolculuğa çıkarıyor. Oyunumuz, Assassin’s Creed Origins oyununda Bayek karakterinin seslendirmesini üstlenmiş olan Abubakar Salim tarafından geçtiğimiz yıllarda kurulmuş bir stüdyo olan Surgent Studios tarafından geliştiriliyor. Sürpriz bir yapım olan Tales of Kenzera: ZAU, ilgi çekici duygusal hikayesi ve içinde bulunan Şamanizm kültürü ile öne çıkıyor. Şamanizm kültürünün bu oyundaki rolü oldukça büyük çünkü gerek çevre tasarımının, gerekse oyun içinde yer alan yeteneklerin bu kültürden fazlasıyla esinlendiğini görebiliyoruz.

Hayatımızda bir akış söz konusu ve bazen bu akış bozulabiliyor. Özellikle sevdiğimiz birini kaybettiğimizde, yolumuza nasıl devam edeceğimizi, nasıl yaşayacağımızı bilemiyoruz. Bu noktada da aynı hislere sahip Zuberi, oyun başında karşımıza çıkıyor. Babasını kaybetmiş olan çocuk, büyük bir yas sürecine girmesiyle birlikte ne yapacağını bilemez halde görünüyor. Annemizle kurduğumuz diyalogda babamızın hasta olduğunu öğreniyoruz ve baba hakkında aldığımız tek bilgi bu oluyor. Annemizin bize bir kitap vermesiyle bu kitabın babamız tarafından ölmeden önce yazıldığını öğreniyoruz ve Zuberi, kitabı okumaya başlıyor.

Bu noktadan sonra Zuberi’yi oyun boyunca göremiyoruz ancak oyunda önemli bir yere sahip olan Zau, kitap sayesinde karşımıza çıkıyor. Oyunu Zau olarak oynuyoruz ve Zau’nun da babasının ruhu için dua ederken görüyoruz. Bu noktada iki farklı insanın aynı kaybı yaşadığını ve birbirlerinin duygularından anlayabilecekleri hissinin oyuncuya verilmeye çalışıldığını görüyoruz. Empati duygusunun da biraz hissettirilmeye çalışıldığı bir başlangıç olmuş oyunun ilk sahnesi için.

Ana karakterimiz Zau, acısının dinmesi için dua ederken aynı zamanda ölüm tanrısı Kalunga’dan yardım istiyor ve onu çağırıyor. Kalunga karşımıza geldiği zaman başlayan diyalog ile Zau hakkında daha fazla bilgi edinme şansımız oluyor. Genç karakter, ‘’Shaman of Amandla’’ olarak kendini tanıtıyor. Amandla’yı ilk başta bir halk sanmıştım ancak ben merak edip araştırdım ve Amandla’nın güç demek olduğunu öğrendim. Yani, karakterimiz aslında savaşçı bir şaman olarak hikayede çok önemli bir yere sahip.

Tales of Kenzera: ZAU boyunca bize rehberlik edecek ve bazı öğütlerde bulunacak olan Kalunga, yaşam ve ölüm arasındaki sınırın koruyucusu olarak oyundaki en kilit karakterlerden birisi. Kendisi, söyledikleri ve yardımları ile birlikte oyun boyunca hem Zau’ya hem de bize hayat dersi verebiliyor. Kalunga’yı çağırdıktan sonra hikaye daha da derinleşiyor. Babasının ruhunu geri isteyen genç karakterimiz, efsanelerden bahsediyor. Efsaneye göre Kalunga’yı reddeden 3 ruhu bulup öldürürsek istediğimiz bir şeye, bir zenginliğe sahip olabiliyoruz. Bizim de tek istediğimiz babamızı geri getirmek. Tabii bunun bir bedeli de var, eğer başarısız olursak akıbetimize Kalunga karar verecek.

Bu noktada oyuna başlamadan çoğu şeye hakim olabiliyoruz. Tıpkı Zuberi’nin babasını bir hastalıkta kaybettiği gibi Zau da aynı şekilde bir hastalıktan kaybediyor. Şaman olan babamızın bize bütün yöntemleri öğrettiği söyleniyor ancak babamız hakkında pek de fazla bilgi verilmiyor bize. Biz daha önce şaman güçlerine sahip miyiz, yoksa bu ritüelden sonra mı bu güçlere sahip oluyoruz bunu anlamak biraz güç. Oyun boyunca oldukça işimize yarayacak, temel yeteneklerimizi oluşturan Güneş ve Ay maskelerinin bize babamız tarafından verildiğini görüyoruz.

Tales of Kenzera: ZAU oyununun en temel mekaniğini oluşturan Güneş ve Ay maskeleri kendi içinde farklı özelliklere sahip. Ay maskesi daha savunma odaklı bir silah ve düşmanlarınızdan kolayca sıyrılmanıza, onların ani saldırılarına karşı geri tepmenize olanak sağlıyor. Ay maskesinin kendi içerisinde hem menzilli hem de kalkan sağlayabilen iki adet özelliği bulunuyor. Bunun yanı sıra menzilli atışlarınızın da bir sınırı olmasına rağmen, o atış hakkı bittiğinde eğer karakterin üzerindeki bar kısmında çıkan doğru yere tıklarsanız daha güçlü ve yine sınırlı bir atış yapmanızı sağlıyor. Ay maskesinin kendi içerisinde 8 adet güçlendirmesi bulunuyor ve düşmanları öldürerek ya da oyun içerisinde gizli noktalarda bulabileceğimiz puan veren noktalardan Şaman Puanı ile güçlendirmeleri açabiliyoruz.

Her güçlendirme kendi içinde Ay maskesinin özelliklerine farklı yetenekler katabiliyor. Bunun yanı sıra hasarı geliştirebiliyor ve atış hakkınızı arttırabiliyorsunuz. Oyun içerisinde yine gizli noktalarda bulunan ve kesinlikle gözünüzden kaçırmamanız gereken Güneş ve Ay heykelleri bulunuyor. Bunları bulmak ve karakteri geliştirmek oldukça önemli çünkü Tales of Kenzera: ZAU oyununun gidişatını ve oynanışınızı önemli ölçüde ekleyecek birkaç yeteneği de bu heykeller aracılığı ile kazanabiliyoruz.

Yeteneklere geçmeden önce yakın dövüş için oldukça fazla kullanacağınız Güneş maskesinden de bahsedelim. Güneş maskesi daha saldırı odaklı olduğu için çoğu zaman en çok tercih edeceğiniz maske olabilir. Hasarı Ay maskesine göre daha fazla ve yine gerekli güçlendirmelerle kendisine yeni özellikler ekleyebilen bir silah oluyor. İki maskenin de ortak birkaç yeteneği de bulunuyor. Bunlar oyun içinde yine belli bölümleri geçmemiz için gerekli kolaylıkları sağlamanın yanı sıra düşmanlara hasar vermek için de kullanılabiliyor. Her iki maske de farenin orta tuşuna bastığınızda menzilli atış yapabiliyor. Güneş maskesinin bu özelliğini, bazı kapıları açmak için kullanabiliyorken Ay maskesi ise bazı nehirleri ve su kaynaklarını dondurarak kendimize yol açmamızı sağlıyor. Her yetenek bir zaman sonra hepsini bir arada kullanmanızı gerektiren zorlayıcı bir mekaniğe dönüşüyor.

Aynı zamanda kalkanları farklı düşmanlar üzerinde de oldukça etkili bir biçimde kullanabileceğimiz bu özellikler oynanışı baya bir kolaylaştırıyor. Normal düşmanlardan biraz daha güçlü olanların kalkanları aslında beyaz, kırmızı ve mavi olarak üçe ayrılıyor. Beyaz olanlar oldukça kolay ki bunları her iki maskeden biriyle bire kolayca alt edebiliyorsunuz. Mavi kalkanlı olanları Ay maskesi ile, kırmızı kalkanlı olanları ise Güneş maskesiyle vurmak zorundasınız çünkü diğer türlü ne kadar uğraşsanız da bir türlü kırılmıyor. Daha da kötüsü doğru zamanda öldüremezseniz bu sefer kalkanları da yenileniyor. Aslında bu noktalarda düşman çeşitliliği oldukça yetersiz kalmış çünkü birkaç tane düşman ilerlediğimiz zaman kalkanlı olarak karşımıza çıkıyor. Bu kısımda yalnızca maskelerin kullanımını daha etkili bir şekilde görebiliyoruz.

Her iki maskenin de farklı nihai güçleri bulunuyor. Bunları can barımızın altındaki mor kısmı doldurarak kullanabiliyoruz. Bu barı doldurmak için de düşmanlara hasar vermemiz gerekiyor. Ay maskesi yine menzilli olarak güçlü bir atış yaparken, Güneş maskesi olduğu yerde bir ateş hortumu oluşturuyor. İkisini de yer yer kullanmak önemli ancak oyunda kendimize can basmak için de bu barı kullanıyoruz. Bu noktada bazı durumlarda seçim yapmak zorunda da kalabiliyorsunuz ancak bar çok hızlı dolduğundan yer yer ikisini de etkili bir biçimde kullanabiliyorsunuz. Oyunda farklı farklı geliştirmeler alabildiğiniz için de asla tekrara düşmüyor ve aksine her zaman yeniden başlıyorsunuz hissini oyuncuya hissettiriyor.

Oyunun geliştirebileceğiniz yetenekleri ve ekleyebileceğiniz şeyler o kadar fazla ki karakterimizin de git gide güçlenmesi oldukça kolaylaşıyor bir noktadan sonra. Yine gizli noktalardan ulaşabileceğimiz ve karakterimize pasif özellikler ekleyerek farklı güçlendirmeler sağlayan bazı elementler bulunuyor. Özellikle Tales of Kenzera: ZAU için bu güçlendirmeleri bulmak oldukça önemli çünkü gerçekten çok gözden kaçabilecek yerlerde bulunuyorlar ya da girmesi biraz uğraştırıcı alanlarda bizi bekliyor. Bu nedenle bütün haritayı doğru bir şekilde gezmek çok önemli çünkü ben bunların çoğunu yakalayamadım bile. Bu güçlendirmeler 11 adet farklı özelliklere sahip ve yalnızca yol üstünde karşımıza çıkan tezgahları bulursak bunları değiştiriyoruz.

Tales of Kenzera: ZAU

Aynı anda yalnızca bir adet pasif güçlendirmeye sahip olabiliyoruz ve bunlar karakterin direncini arttırmaktan ne kadar iyileşeceğimize dair birçok farklı özelliği aktif etmemizi sağlıyor. Bu 11 özelliği de açmak için oyunda belli yetenekleri de toparlamış olmanız gerekiyor. Yoksa çoğu gizli yere girmek için yeterli donanıma sahip olamayabiliyoruz. Bu özellikler oyunun gidişatını çok değiştirmiyor ya da karakterimizi aşırı derecede güçlendirmiyor. Zaten en çok ihtiyacımız olabilecek güçlendirmeyi bu 11 adet eşyayı toplayarak alabiliyoruz ancak o zamana kadar da oyunun sonu geliyor.

Tales of Kenzera: ZAU, 3 adet ruh ritüelini oyunun farklı noktalarına dağıtmış. Ruh ritüelleri, çeşitli ödüllerin kilitlerini açmamız için girebileceğimiz savaş arenalarını gösteriyor. Ruh ritüelleri bir şaman işaretiyle işaretlenmiş ve bunlara ulaştığımızda zorluk seviyeleri farklı üç farklı düşman tipleriyle savaşıyoruz. Bu özellikler yukarıda bahsettiğim eşyalar için artı bir yer açmaktan daha fazla şaman puanına kadar birçok özelliği oyuncuya sağlıyor. Her ritüel sonunda üç adet ödül kazanabiliyoruz ve hepsini tamamladığımızda toplamda dokuz ödül sağlayabiliyor oyun bize.

Yine bulmamız gereken ve oldukça gizli yerlerde bulunan Yankılar adı verilen heykellere gittiğimizde bazı kayıtları dinleyebiliyoruz. Bu heykeller genel olarak Tales of Kenzera: ZAU oyununun hikayesi hakkında önemli bilgileri de size veriyor. Hepsini toplamak hikaye bütünlüğü açısından önemli olsa da bulamadığımızda da oyuncuya çok bir şey kaybettirmiyor çünkü zaten oyun boyunca bize rehberlik eden Kalunga ile hikayenin çoğuna hakim olabiliyoruz. Önemli birkaç detayı, örneğin, Güneş ve Ay maskelerinin anne ve babamızı sembolize ettiğini bu kısımlardan öğrenebiliyoruz. Genel olarak ana karakter Zau’nun hislerinin bir tercümesi niteliğinde kayıtlar bunlar.

Oyun oldukça geniş ve uzun bir oynanış sunuyor ve bunu da farklı coğrafyaya sahip 7 adet bölge olmasından da anlayabiliyoruz. Her bir bölge kendi içinde farklı iklime ve zorlu koşullara sahip ve geliştikçe bu bölgelerde hayatta kalmamız da çok daha kolay oluyor. Yeni karakterlerle tanıştığımız, farklı düşman tiplerine sahip ve yeteneklerimizi devamlı kullanmamız gereken yerlerde yine birkaç gizli bulmamız gereken şeyleri de içinde barındırıyor. İlk iki harita genel olarak oyunun başladığı ve sadece içinde bulunduğumuz yer olarak geçse de diğer haritalar kendi içerisinde uzun oynanışlar sağlayan ve aynı zamanda bölüm sonu canavarlarını da içeren haritalar olarak oyunun ciddi bir alanını kapsıyor.

Tales of Kenzera: ZAU

Oyun sonuna kadar 4 adet bölüm sonu canavarı ile savaşıyoruz ve bunlar oyunun en başında Kalunga ile anlaşma yaptığımız tanrıların ruhları. Elbette hepsini ele geçirmemiz gerekiyor. Her birinin birbirinden farklı zayıflıkları ve savaş stili bulunuyor ancak tıpkı düşman çeşitliliğinde bulunan yetersizlik gibi burada da birkaç eksik mevcut. Ben karakterim üzerinde çok bir geliştirme yapamadığım halde bölüm sonu canavarları ile yaptığım savaşlar hemen bitti. Tabii ki son bölüm sonu canavarı hariç onun apayrı bir hikayesi var ve bunu söyleyip büyüsünü kaçırmak istemem.

Son bölüm sonu canavarı hariç kalan üçünde, yalnızca kaçış sahnelerinde nedense daha keyif aldım; savaştan daha aksiyonlu gibiydi. Evet, bölüm sonu canavarlarının canları azaldıkça daha farklı saldırılar yapmasını bekliyordum ama bu saldırılar bu canavarlar için oldukça sıradandı. Yine burada da Ay ve Güneş maskelerini etkili bir şekilde kullanmak önemli bir yere sahip. Zorluk olarak bölüm ilerledikçe haliyle birinin diğerinden daha zor olmasını bekledim ama hepsi eşit zorluktaydı. Aksiyon anlamında müziklerin ve çevre tasarımının da etkisiyle güzel bir oynanış sağladığını söyleyebilirim.

Özellikle bölüm sonu canavarlarının hikaye boyunca karşımıza çıkan birkaç karakterle olan bağı ile anlatım çok farklı ve ilgi çekici yerlere gidebiliyor. Hiç tahmin etmeyeceğiniz bir durumda farklı bir sonuç görebiliyorsunuz ya da farklı bir bağlantı kurabiliyorsunuz. Bu yüzden de hikaye oyunun en temel unsuru haline geliyor ve birkaç yeniliğin oyunda eksik kalması oynanışı bozmuyor. Sadece hikaye odaklı gidildiği çok net bir şekilde belli oluyor.

Tales of Kenzera: ZAU oyununda oynanışı bozan en temel etmenlerden biri karakterin aynı anda birkaç tuşa bastığınızda bunu algılamamasıydı. Örneğin, bir yetenekle duvarı kırıp geçmeniz gerekiyor, bunun içinde hem fare hem de klavye üzerinden bir komut vermeniz gerekiyor ancak karakterin kafası karışıyor olacak ki sadece çömeliyor. Haritayı açtığımızda ve geri oyuna döndüğümüzde de aynı sorunla karşılaşabiliyoruz.

Tales of Kenzera: ZAU

Oynanış açışından oldukça keyifli ki ben platform oyunlarını sürekli oynamayan biri olarak, neredeyse tek oturuşta oyunun büyük bir kısmını oynayarak, toplamda 12 saat gibi bir sürede oyunu bitirdim. Eğer bu türe daha aşinaysanız daha kısa bir sürede bitirebileceğinizi düşünüyorum. Özellikle kontrolcü ile oynamanızı tavsiye ediyorum ki zaten bu tarz oyunlar kontrolcü ile çok daha rahat oynanabiliyor. Klavye ve fare bazı noktalarda bana kalırsa yetersiz kaldı çünkü kullanmanız gereken fazla yetenek olabiliyor bir yerden sonra ve klavyenin biraz bunu kısıtladığını düşünüyorum.

Tales of Kenzera: ZAU, görkemli çevresi ve ses efektleriyle bu heyecanı daha çok vermeye çalışmış ve oyunun belki de yapı taşını oluşturan şey de bu. Çevre tasarımı ve renk paleti, oyunun ilham aldığı şaman kültürünü çok iyi bir şekilde yansıtmış olması oyunu bir üst seviyeye çıkarıyor bana kalırsa. Her haritada yine farklı bir coğrafya ve apayrı bir renk paleti görmemiz özenle tasarlandığını gösteriyor.

Bütün bunların yanı sıra oyunda karakterlerin diyalogları içinde farklı dilde kelimeler kullandığını da fark ediyoruz. Bu da yine Şamanizm kültürüyle alakalı ve o kültüre sahip coğrafyalarda kullanılan bir dil olarak oyuna farklı bir esinti katmış. Müzikler de aynı şekilde bu kültürden esinlenilmiş ve yine bölüm sonu canavarlarında aksiyonu çok daha üst seviyeye çıkarabiliyor.

Yer yer duygusallaştıran ve bazen de empati yapabildiğimiz oyun kesinlikle bir şansı hak ediyor. Özellikle Metroidvania türündeki oyunları seviyorsanız Tales of Kenzera: ZAU, oynamanız gereken bir oyun. Muhteşem görselliği ve ilgi çekici hikayesiyle tek oturuşta bile saatlerce kendini oynatabilecek bir oyun olmuş.

Olumlu

Farklı iki maske oyun içerisinde stratejik bir oynanış sunuyor.

Çevre tasarımları oldukça güzel.

Hikaye anlamında oldukça akıcı.

Olumsuz

Düşman çeşitliliği yetersiz.

Yer yer oyunda haritayı açtığımızda ya da aynı tuşlara bastığımızda bir takılma sorunu ortaya çıkabiliyor.

Bölüm sonu canavarlarının zorluk derecesinin neredeyse aynı olması.

Benzer Yazılar

Victoria 3: Spheres of Influence inceleme

OYUNLAR 2 ay önce

Victoria 3 gibi karmaşık bir simülasyonda neler olup bittiğine dair en ufak bir ipucunu takip etmeyi başardığınızda, kaçamayacağınız bir dünya haline geliyor kendisi. Dahası, Sphere of Influence isimli ek paketin yeni eklentileri, bu video oyununa atlayıp ülkenizi zafere taşımak ya da iflasa sürüklemek için mükemmel bir zaman olarak sunuluyor. Bu oyunu ilk oynadığımda, ekonomik ve politik sistemlerinin ne kadar derin olduğunu kavrayamamıştım ve bu simülatörün ne kadar karmaşık olduğunu fark etmiştim. İşte bu ek paket, oyunu daha da derinleştiriyor. Sizi tarihsel olarak doğru bir senaryoya götüren basit bir simülatör değil Victoria 3. Aslında tam tersi. Herhangi bir ülkeyi seçip hayali senaryolara sokabilir ve tarihin akışını değiştirebilirsiniz. Bu video oyununun her özelliğinin incelikleri harika olsa da Sphere of Influence çok daha fazlasını ekliyor. Bunun da ötesinde, harika olsa da yine de oyuna başlama sürecini yeni oyuncular çok kolaylaştırmıyor. Eğer bu oyunu ilk kez oynuyorsanız, hikayeyi oluşturan kişinin siz olduğunuzu bilmelisiniz. Zafere […]

First Dwarf ön inceleme – Mavi Kol

OYUNLAR 2 ay önce

Cücelerin harika birer mühendis olup, başka bir şey olamadığı klişesi şimdi de First Dwarf isimli bir Erken Erişim oyunu ile karşımıza çıktı. Aslında gayet güzel müzikler ve çizgi film tarzı, ilgi çekici bir sinematik ile başlayan bu video oyununda önce Viking temasını görüyoruz, sonra cüceleri görüyoruz, sonra karşımıza robotlar çıkıyor ve işin içine bir de küçük ejderhalar giriyor… Tüm bunlar olurken de uçan bir gemidesiniz tabii ki. Gemimiz uçan bir adaya düşüyor ve burada da bizim hayatta kalma maceramız başlıyor. Bu arada, ejderha da İngilizce konuşuyor. First Dwarf; materyal toplama, eşya üretme, keşif yapma, hayatta kalma ve savaşma elementlerine odaklanıyor. Oyunda yapmanız gereken ilk şey etraftan biraz materyal toplamak ve kendinize bir üs kurmak. Bu arada, oyundaki binalar elektrik yerine mana kullanıyor. Bu yüzden üssünüzü yaparken, mana kaynağı olan bir yere gitmeniz en akıllıca olanı. Oyunda bunun gibi birkaç ufak tefek detay mevcut. Oyundaki ilk anlarımız odun kesmek, taş çıkartmak, […]

Sons of the Forest inceleme

OYUNLAR 2 ay önce

Sons of the Forest içerisinde ilk kez birini gerçekten öldürdüğünüz zamanı unutmak oldukça güç. Benim için bu an, hasar almış ama her zaman güvenilir kalmayı başaran takım arkadaşım Kelvin ile uzak adaya ilk iniş yaptığımızda ya da yamyam yerlilerle sadece bir mızrak ile karşı karşıya geldiğimde yaşanmadı aslında. Belki de bu ada, sözde canavarların yerine geçerek, insanlığı uçuruma itmenin ne kadar istekli olduğunu görmek için bir test. Belki de gerçekten “ormanın oğullarıyız”, kim bilir? Tüm bunları sesli düşünürken Kelvin tabii ki beni pek dinlemedi. Kelvin, boş boş başını salladı ve daha fazla odun toplamaya devam etti ama anlattığım bu şey, girdikten neredeyse tam bir yıl sonra erken erişimden çıkan oyunun yalnızca bir bileşeni. Diğer tarafta ise kurgu ve hikaye var. PuffCorp şirketinin CEO pozisyonunda yer alan Edward Puffton olarak, karımız Barbara ve kızımız Virginia kaybolduktan sonra onları bulmak için Site 2 olarak adlandırılan gizemli bir adaya gidiyoruz. Çok geçmeden helikopteriniz […]

0 Yorum

Yorum Yaz

Rastgele

Web sitemiz, gezinme deneyiminizi ve ilgili bilgileri sağlamak için çerezleri kullanır. Web sitemizi kullanmaya devam etmeden önce, şunları kabul etmiş olursunuz.