Avatar: Frontiers of Pandora | Far Cry’ın Kötü Kopyası

Merhabalar, ben Erdem! Konumuz Ubisoft… Eskiden bu ismi duyduğum zaman içimde bir heyecan oluşurdu. Hatırladığım kadarıyla 2013-2014 yılları arasında bu heyecan doruktaydı. O dönemde oyun sektörünün açık dünya konseptine geçişinin hız kazandığı bir süreçti ve Ubisoft, benim için en eğlenceli açık dünya oyunlarını sunan bir şirketti. Ubisoft’un oyunları, açık dünya yapısının temelinde benzerlik gösterse de outpost ele geçirme, kulelere tırmanma gibi etkinlikler benim için keyifliydi. Ancak şimdi 2023 yılındayız ve Ubisoft hala aynı oyun formülünü kullanıyor. Assassin’s Creed, Far Cry, Watch Dogs gibi oyunlar, aynı temel oyunun farklı versiyonları gibi görünüyor. Son 10 yılda yapılan değişiklikler de sınırlı, hatta Assassin’s Creed serisine eklenen RPG unsuru dışında büyük bir yenilik yok. Benim sabrımın sınırlarını zorlayan bu durumu düşününce, Avatar: Frontiers of Pandora için umutlu olmak pek mümkün değil. Girişi neden bu kadar uzun tuttuğumu düşünenler illa ki olmuştur. Bunun sebebi ise Starfield. Ne alaka değil mi? Şöyle, Starfield çıktığı zaman herkes […]

Avatar: Frontiers of Pandora | Far Cry’ın Kötü Kopyası

Merhabalar, ben Erdem! Konumuz Ubisoft… Eskiden bu ismi duyduğum zaman içimde bir heyecan oluşurdu. Hatırladığım kadarıyla 2013-2014 yılları arasında bu heyecan doruktaydı. O dönemde oyun sektörünün açık dünya konseptine geçişinin hız kazandığı bir süreçti ve Ubisoft, benim için en eğlenceli açık dünya oyunlarını sunan bir şirketti. Ubisoft’un oyunları, açık dünya yapısının temelinde benzerlik gösterse de outpost ele geçirme, kulelere tırmanma gibi etkinlikler benim için keyifliydi. Ancak şimdi 2023 yılındayız ve Ubisoft hala aynı oyun formülünü kullanıyor. Assassin’s Creed, Far Cry, Watch Dogs gibi oyunlar, aynı temel oyunun farklı versiyonları gibi görünüyor. Son 10 yılda yapılan değişiklikler de sınırlı, hatta Assassin’s Creed serisine eklenen RPG unsuru dışında büyük bir yenilik yok. Benim sabrımın sınırlarını zorlayan bu durumu düşününce, Avatar: Frontiers of Pandora için umutlu olmak pek mümkün değil.

Girişi neden bu kadar uzun tuttuğumu düşünenler illa ki olmuştur. Bunun sebebi ise Starfield. Ne alaka değil mi? Şöyle, Starfield çıktığı zaman herkes bu bir Bethesda oyunu diye savunmuştu ya. Galiba artık aynısı Ubisoft oyunları için de geçerli olacak. Çünkü Avatar: Frontiers of Pandora herhangi bir Ubisoft oyunu. Diğer Ubisoft oyunlarından artısı olan bir kısım yok hatta eksileri var.

Mavili İnsanlar, Normal İnsanlara Karşı!

Öncelikle şunu aradan çıkartayım. Bu oyun için filmleri bilmenize gerek yok. Oyunda sadece filme bir kaç gönderme yapılıyor o kadar. Şimdi sizler Na’vi ırkına mensup bir bireysiniz. Kendi klanınızdan küçükken kaçırılıp insanlar tarafından silah olarak eğitilmek için insan üssüne götürülüyorsunuz. Tabii ki tek kaçırılan siz değilsiniz, yaklaşık 5-6 Na’vi’yi sizlerle beraber kaçırıyorlar. Arada bir kere kaçmayı deniyorsunuz ve baş kötü olan John Mercer kaçırılan Na’vilerden birini vurup öldürüyor. Ondan sonra tahminimce 20’li yaşlara falan geldiğimiz zaman bir isyan çıkıyor. Bu sırada hocamız bizleri bir uyku potu içerisine koyup birkaç yıl (16 yıl) uyumamızı ve korunmamızı sağlıyor.

Uyandıktan sonra ise merkezden kaçıp, Pandora ormanlarında diğer Na’viler ile tanışmaya başlıyoruz. Na’viler tarafından öğrendiğimize göre ise bizler Sarentu klanına ait Na’vilerden biriymişiz. Sarentu klanının özelliği ise olayları diplomasi aracılığı ile çözme becerilerinin üst düzey olmasıymış. Buradan sonrasında ise diğer klanları tek tek ikna edip, Pandora’yı hava insanlarından kurtulmasına yardım istiyorsunuz.

Bilmiyorum hikaye hiç ilginizi çekti mi fakat ben ekran başında uyumamak için zor duruyordum. Ana karakter ilgi çekici değil, yan karakterler ilgi çekici değil, gittiğimiz klanlarda denk geldiğimiz herhangi bir karakter ilgi çekici değil. Kısaca bu tarafta hiçbir şey ilgi çekici değil. Ara sahneler falan da rezalet bu arada. Çok çok nadir motion capture ile yapılmış ara sahneler var fakat kalanı hep el kol yapan bir duvar ile konuşmaktan ibaret. Avatar: Frontiers of Pandora sınıfta kalıyor bu konuda.

Çok mu Far Cry?

Normalde bir oyunu incelerken bahsetmekten en çok keyif aldığım kısım oynanış kısmı olur. Çünkü oyunların çoğunda öne çıkan kısım budur. Fakat bu sefer derinlemesine bir oynanıştan bahsetme şansım yok çünkü bildiğimiz Far Cry bu. Far Cry oynamamış olanlar da okuyorsa bu incelemeyi hemen özet geçeyim. Oyun sizleri bir açık dünyaya atıyor. Başlangıçta ortalama bir silah veriyor. Bu oyunda yay veriyor mesela. Düşmanlar için başta bu yay gayet yeterli geliyor. Fakat oynadıkça silahınız güçsüz kalıyor. Neden mi? Çünkü bu oyunda çok saçma bir level sistemi var. Tamam ana hikayeniz sıkıcı olabilir, en azından ana hikayeden devam etmeme izin verin ya. Siz 6 level iken karşınıza 7 level bir bölüm geldiği an ciddi anlamda eziliyorsunuz. Sonra tek bir level için ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Hayır yan görev falan yapmıyorsunuz. Level sistemini ekipmanlara entegre etmişler. Bu yüzden crafting yapmak için etrafta avel avel özel ağaç dalı falan arıyorsunuz. O sıkıcı hikayede en azından bir aksiyona falan giriyorduk. Crafting için sadece haritanın belli kısmına gidip eşyayı alıp üslerimizden birine geri dönüp crafting yapıyoruz. En azından Far Cry da bunları yapmak opsiyoneldi.

Üst baş ekipmanları craft yapmak zaten Allah’ın emri. İşte yay falan da yapabiliyorsunuz. Yemek de pişirebiliyorsunuz ki bu da açlık durumunuzu etkiliyor. Açlığın iki tane etkisi var oyunda. İlki canınızın yenilenme hızını etkiliyor. İkincisi ise, oyunun yaklaşık 4. saatinde İkran türünde kanatlı bir yaratık açıyorsunuz. Bu İkran sizin haritada uçmanızı sağlıyor. İkranınız ile bağlantılı olduğunuz için ne kadar tok iseniz İkranı o kadar hızlı sürebiliyorsunuz. Bu arada İkran kullanması gayet keyifli olmuş. Hele İkran üstünde insanların helikopterleri ile falan savaşmak sebepsiz bir şekilde epik hissettiriyor.

Vuruş Hissi Mi Var?

Şimdi şunu göz önünde bulundurmamız lazım. Na’viler insanların yaklaşık iki katı boyutunda falan. Haliyle kullandığımız yayın bizim elimize oturması gerektiği için normal bir insan yayından ve okundan daha büyükler. E bu oku bir insana atınca haliyle tek vuruşta iniyorlar ve tatmin ediyor ya bu inmeleri. Ama o kadar, hani tek vuruşta indirebildiğimiz için tatmin ediyor. Çünkü tek atamadığımız hayvanlar ve mekalar ile savaşırken o hissiyat ve tokluk yok. Genelde tepki vermiyorlar. Mekaların tepki vermemesini anladım. Mekanik bir parçanın içinde olan bir insan tepki veremiyor diyelim. Hayvanların verdiği tek tepki kaçmak oluyor. Yav bir okun vurduğunu bana da hissettir sonra kaç. Yay özelinde konuştum ama bunun haricinde tüfek, pompalı, mızrak gibi silahlar da var ki aşağı yukarı aynı hissiyat. Tüfek ve pompalının Dualsense kullanımı çok iyi sadece onu diyebilirim.

Bunların haricinde ise oynanış kısmında bahsetmediğim yan görevler ve parkurlar kaldı galiba. Yan görevler bir tane yapınca aynısından bin tane daha yapacağınız görevler hadi onu es geçelim. Parkur mekaniği ise çok keyifli olmuş. Ormanda eğer doğru rotayı görürseniz ağaçlar arasında gerçekten bir Na’vi gibi hareket edebiliyorsunuz. Hele önceden bahsettiğim İkran’ı almaya gittiğiniz görevde ki parkur ve atmosfer gerçekten muazzamdı.

Grafik ve Optimizasyon

Avatar: Frontiers of Pandora’nın grafikleri beni en çok arada bırakan kısım oldu. Hikaye ve oynanış kısmında çok rahat gömülebilecek bir oyun ama grafikler konusunda kararsızım. Durum şu, oyunun grafikleri başta gözüme çok güzel geliyordu. Fakat grafikler başta Favor Quality modunda yani 30 fps idi. FPS oyunlarını 30 fps oynamaktan nefret eden biri olarak Favor Performance moduna aldım. Gayet akıcı bir 60 fps deneyimi yaşadım fakat upscale’den dolayı grafikler kötüleşti. Çok fazla pikselleşme gördüm. Suyun üzerindeki yansımalar hiçbir şeye benzememeye başladı falan. PS5 sürümünde durum bu. Bilgisayar tarafında ise Digital Foundry harika bir video yapmış izlemenizi öneririm. O videodan gördüğüm kadarıyla bilgisayar tarafında görsellik muazzam duruyor.

İnceleme boyunca sürekli dediğim bir şey vardı. Klasik Ubisoft oyunu. Bu oyunların ortak noktalarından biri de genelde abuk subuk buglar ile karşılaşmamız olurdu. Fakat bu oyunda ben bir kere bir kütüğün içine girdiğim yer haricinde hiç bug ile karşılaşmadım. Bu dönemde bug içermeyen bir oyun ile karşılaşmak hem çok sevindirici, hem de sevindirici olması düşündürücü.

Sesler ve Müzikler

Oyunun müzikleri filmin müzikleri gibi gayet iyi olmuş. Hatta incelemeyi yazdıktan sonra fark ettim Pınar Toprak yapmış müzikleri. Buradan da oyunun en iyi kısmını yaptığı için kendisine selamlar. Sesler konusunda da tam emin olmamakla birlikte Ray Tracing ses teknolojisi kullanıldığını duydum. Teknolojinin adının bu olup olmadığından bile emin değilim fakat oyunu kesinlikle ama kesinlikle kulaklık ile oynamanızı tavsiye ediyorum. Kulaklık sayede seslerin cidden ne taraftan, hangi ağaca çarparak geldiğini anlayabiliyorsunuz.

Sonuç Olarak

Galiba yapacağım en rahat sonuç kısmındayım çünkü oyun çok kötü. Eğer her yıl bir Far Cry oyununa 200 saat gömecek kadar bağımlı değilseniz kesinlikle uzak durmanızı tavsiye ederim bu oyundan. O kadar bağımlı iseniz de indirim olmadan almayın kesinlikle. Çünkü maalesef Avatar: Frontiers of Pandora bu yıl oynadığım en sıkıcı oyun. Ubisoft’a oyunun kodunu gönderdiği için teşekkür ediyorum fakat lütfen artık kendinize bir şekil düzen verin. Böyle devam ederseniz yakında batmanız kaçınılmaz.

Benzer Yazılar

Victoria 3: Spheres of Influence inceleme

OYUNLAR 2 ay önce

Victoria 3 gibi karmaşık bir simülasyonda neler olup bittiğine dair en ufak bir ipucunu takip etmeyi başardığınızda, kaçamayacağınız bir dünya haline geliyor kendisi. Dahası, Sphere of Influence isimli ek paketin yeni eklentileri, bu video oyununa atlayıp ülkenizi zafere taşımak ya da iflasa sürüklemek için mükemmel bir zaman olarak sunuluyor. Bu oyunu ilk oynadığımda, ekonomik ve politik sistemlerinin ne kadar derin olduğunu kavrayamamıştım ve bu simülatörün ne kadar karmaşık olduğunu fark etmiştim. İşte bu ek paket, oyunu daha da derinleştiriyor. Sizi tarihsel olarak doğru bir senaryoya götüren basit bir simülatör değil Victoria 3. Aslında tam tersi. Herhangi bir ülkeyi seçip hayali senaryolara sokabilir ve tarihin akışını değiştirebilirsiniz. Bu video oyununun her özelliğinin incelikleri harika olsa da Sphere of Influence çok daha fazlasını ekliyor. Bunun da ötesinde, harika olsa da yine de oyuna başlama sürecini yeni oyuncular çok kolaylaştırmıyor. Eğer bu oyunu ilk kez oynuyorsanız, hikayeyi oluşturan kişinin siz olduğunuzu bilmelisiniz. Zafere […]

First Dwarf ön inceleme – Mavi Kol

OYUNLAR 2 ay önce

Cücelerin harika birer mühendis olup, başka bir şey olamadığı klişesi şimdi de First Dwarf isimli bir Erken Erişim oyunu ile karşımıza çıktı. Aslında gayet güzel müzikler ve çizgi film tarzı, ilgi çekici bir sinematik ile başlayan bu video oyununda önce Viking temasını görüyoruz, sonra cüceleri görüyoruz, sonra karşımıza robotlar çıkıyor ve işin içine bir de küçük ejderhalar giriyor… Tüm bunlar olurken de uçan bir gemidesiniz tabii ki. Gemimiz uçan bir adaya düşüyor ve burada da bizim hayatta kalma maceramız başlıyor. Bu arada, ejderha da İngilizce konuşuyor. First Dwarf; materyal toplama, eşya üretme, keşif yapma, hayatta kalma ve savaşma elementlerine odaklanıyor. Oyunda yapmanız gereken ilk şey etraftan biraz materyal toplamak ve kendinize bir üs kurmak. Bu arada, oyundaki binalar elektrik yerine mana kullanıyor. Bu yüzden üssünüzü yaparken, mana kaynağı olan bir yere gitmeniz en akıllıca olanı. Oyunda bunun gibi birkaç ufak tefek detay mevcut. Oyundaki ilk anlarımız odun kesmek, taş çıkartmak, […]

Sons of the Forest inceleme

OYUNLAR 2 ay önce

Sons of the Forest içerisinde ilk kez birini gerçekten öldürdüğünüz zamanı unutmak oldukça güç. Benim için bu an, hasar almış ama her zaman güvenilir kalmayı başaran takım arkadaşım Kelvin ile uzak adaya ilk iniş yaptığımızda ya da yamyam yerlilerle sadece bir mızrak ile karşı karşıya geldiğimde yaşanmadı aslında. Belki de bu ada, sözde canavarların yerine geçerek, insanlığı uçuruma itmenin ne kadar istekli olduğunu görmek için bir test. Belki de gerçekten “ormanın oğullarıyız”, kim bilir? Tüm bunları sesli düşünürken Kelvin tabii ki beni pek dinlemedi. Kelvin, boş boş başını salladı ve daha fazla odun toplamaya devam etti ama anlattığım bu şey, girdikten neredeyse tam bir yıl sonra erken erişimden çıkan oyunun yalnızca bir bileşeni. Diğer tarafta ise kurgu ve hikaye var. PuffCorp şirketinin CEO pozisyonunda yer alan Edward Puffton olarak, karımız Barbara ve kızımız Virginia kaybolduktan sonra onları bulmak için Site 2 olarak adlandırılan gizemli bir adaya gidiyoruz. Çok geçmeden helikopteriniz […]

0 Yorum

Yorum Yaz

Rastgele

Web sitemiz, gezinme deneyiminizi ve ilgili bilgileri sağlamak için çerezleri kullanır. Web sitemizi kullanmaya devam etmeden önce, şunları kabul etmiş olursunuz.