Murat Soydan’ın Ardından (1937-2024) – Öteki Sinema

Kolsuz Kahraman’ın Tay Camako’su, Adalı Kız’ın Yabani’si, Siyah Gelinlik’in Hakan’ı, Saadet Güneşi’nin Dr. Faruk’u, Altın Tabancalı Ajan’ın Murat’ı, Sevmek ve Ölmek Zamanı’nın Kudret’i aktör Murat Soydan’ı kaybettik. Sinemamızın en güler yüzlü, en yakışıklı ve en çalışkan jönlerinden biriydi. Akranlarının sinemadan yavaş yavaş elini ayağını çektiği 1980’li ve 90’lı yıllarda onlarca filmde oynadı, en sevdiğim aktörlerden biri değildi ama en saygı duyduklarım arasındaydı. Sürekli çalışan, üreten, örnek bir sanatçıydı. 2 Ekim 1937’de Bulgaristan’da dünyaya gelen Murat Soydan’ın ailesi 1938 yılında -o henüz 7 aylık bir bebekken- Türkiye’ye göç eder. Soydan ilkokul ve ortaokulu Lüleburgaz’da okur. Müzik ve sinema küçük yaşlardan itibaren en büyük iki tutkusu hâline gelir. Hollywood’un en büyük starlarından Tyrone Power’ın hayranıdır, arkadaşları da onu Power’a benzetirler. Sürekli sinemaya gider, yeni gelen filmleri asla kaçırmaz, birçoğunu defalarca seyreder. Ortaokul sıralarında müzik dersleri almaya başlar, solist olarak sivrilir. Lüleburgaz’da Yeni Sinema sahnesinde konserler vermeye başlar. Murat Soydan liseyi Edirne Ticaret […]

Murat Soydan’ın Ardından (1937-2024) – Öteki Sinema
İçindekiler

Kolsuz Kahraman’ın Tay Camako’su, Adalı Kız’ın Yabani’si, Siyah Gelinlik’in Hakan’ı, Saadet Güneşi’nin Dr. Faruk’u, Altın Tabancalı Ajan’ın Murat’ı, Sevmek ve Ölmek Zamanı’nın Kudret’i aktör Murat Soydan’ı kaybettik. Sinemamızın en güler yüzlü, en yakışıklı ve en çalışkan jönlerinden biriydi. Akranlarının sinemadan yavaş yavaş elini ayağını çektiği 1980’li ve 90’lı yıllarda onlarca filmde oynadı, en sevdiğim aktörlerden biri değildi ama en saygı duyduklarım arasındaydı. Sürekli çalışan, üreten, örnek bir sanatçıydı.

2 Ekim 1937’de Bulgaristan’da dünyaya gelen Murat Soydan’ın ailesi 1938 yılında -o henüz 7 aylık bir bebekken- Türkiye’ye göç eder. Soydan ilkokul ve ortaokulu Lüleburgaz’da okur. Müzik ve sinema küçük yaşlardan itibaren en büyük iki tutkusu hâline gelir. Hollywood’un en büyük starlarından Tyrone Power’ın hayranıdır, arkadaşları da onu Power’a benzetirler. Sürekli sinemaya gider, yeni gelen filmleri asla kaçırmaz, birçoğunu defalarca seyreder. Ortaokul sıralarında müzik dersleri almaya başlar, solist olarak sivrilir. Lüleburgaz’da Yeni Sinema sahnesinde konserler vermeye başlar. Murat Soydan liseyi Edirne Ticaret Lisesi’nde okur. Edirne Musiki Cemiyeti’ne girer, iyi bir çevre edinir, Ayvazoğlu Sineması’nda her sene konserler verirler. O konserlere tamburuyla eşlik eden isimlerden biri de genç Orhan Gencebay’dır.

Murat Soydan İstanbul’da İktisadi İlimler Akademisi’ne geldiğinde İstanbul Belediyesi Türk Musikisi imtihanını kazanıp konservatuvara başlar. Aynı zamanda Tekel Genel Müdürlüğü’nde memur olarak görev yapmaktadır. Arkadaşları tarafından zorla yönetmen Nişan Hançeryan’a (Hançer) götürülür, filmlerde oynasın diye. Soydan o sıralarda İstanbul Radyosu’nun stajyerlik sınavlarına hazırlanmaktadır. Gazeteci arkadaşı Oktay Kurtböke’nin ısrarlarıyla Akşam Gazetesi’nin düzenlediği artist yarışmasına başvurur ama askerde olduğu için seçmelere katılamaz. 1966 yılında bu sefer Tekel’deki iş arkadaşının başvurusuyla Perde dergisinin düzenlediği artist yarışmasına katılır ve birinci gelir (aynı yarışmada ikinci gelen isim Tanju Korel’dir). Bu birinciliğin ardından 10 tane firmayla ikişer filmlik anlaşma yapar ve Kolsuz Kahraman (1966) filmiyle sinemaya adımını atar. Onu Selda Alkor’la oynadığı Ayrılık Olmasaydı ve Türkan Şoray’la çektiği Bir Dağ Masalı izler. Sinema devam ederken sahne hayatı da doludizgin devam eder. 1969’da fuarda çıkmaya başlar, 1970’te Maksim’de. Murat Soydan sahneden sinemadan kazandığından çok daha fazlasını kazanmasına rağmen sahne ile sinemanın gönlündeki yeri eşittir. Bence tek hatası, hiç plak doldurmamış olmasıdır.

Şimdi Murat Soydan’ın filmografisinden bende iz bırakan birkaç filmi listeleyeceğim. Onun melodramlarından ziyade aksiyon filmlerini sevdiğimi, kendisine Altın Portakal’da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandıran Üvey Ana’yı izlemediğimi itiraf edeyim. Seçtiğim filmler en iyi filmleridir demiyorum, öyle bir iddiam yok ama Soydan’ı düşündüğümde ilk aklıma gelen filmler bunlar.

Kolsuz Kahraman (1966)

Murat Soydan kariyerine cıva gibi bir filmle başlamış. Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun 1945 tarihli Kolsuz Kahraman romanından Nejat Saydam’ın uyarlayıp yönettiği filmde başrollerde Cüneyt Arkın ve Fatma Girik var. Soydan kötü adam Tay Camako’yu oynuyor. Bu filmde Cüneyt Arkın’ın canlandırdığı Yiğit Alpago’nun kılık değiştirerek Tay Camako’nun yardımcısı olduğu sahnelerde komedi yeteneğini de sergilediğini görüyoruz. Soydan da iyi oynamış, Arkın da…

Yarın Başka Bir Gündür (1969)

Senaryosunu Bülent Oran’ın yazdığı, Türk Sineması’nın en bilinen melodramlarından biri. Kimsesiz bir çobanı evlat edinen fabrikatör, pavyon şarkıcısına âşık olma ve daha neler neler… Bir klasik.

Ölüm Fermanı (1970)

Murat Soydan’ın kovboy filmlerine uygun bir fiziği var, hiç sırıtmıyor. Soydan, Cem Karaca’lı Kralların Öfkesi’nde (1970) de oynar ama western olarak Ölüm Fermanı’nı seçtim, üstelik bu filmde Cihangir Gaffari de İyi, Kötü ve Çirkin’deki Lee Van Cleef’i andıran bir rolde.

Altın Tabancalı Ajan (1970)

Dur durak bilmeyen bir Çetin İnanç filmi. Kadro Şampiyonlar Ligi gibi. Behçet Naçar’lı, Danyal Topatan’lı, Bilal İnci’li yan kadronun Yılmaz Güney aksiyonlarından aşağı kalır yanı yok. Murat Soydan, gözlüğü, yağmurluğu ve tabii ki silahıyla belleğinize çakılıp kalacak.

Sevmek ve Ölmek Zamanı (1971)

Halit Refiğ’den ilginç bir Muazzez Tahsin Berkant uyarlaması. Senarist, zengin-yoksul gerilimine dayanan bu tip melodramların ustası olan Bülent Oran. Başrolde Türkan Şoray ile Murat Soydan var.

Vahşi Bir Kız Sevdim (1972)

İnsanı gaza getiren bir Esat Mahmut Karakurt uyarlaması. Murat Soydan, Makedon Çeteleri’yle savaşan Osmanlı subayı rolünde unutulmaz bir iş çıkarıyor. Fatma Girik de bir o kadar iyi.

Siyah Gelinlik (1973)

Hülya Koçyiğit gibi aktrislerin oyun gücü o kadar yüksektir ki karşılarında ezilmemek bile bir başarıdır. Siyah Gelinlik, Murat Soydan’ın bu başarıyı gösterdiği filmlerden biri. Karakterindeki değişimin inceliklerini nüanslarla yansıttığı harika bir performansı var. Önce resmen kötü ve bencil biri ama film ilerledikçe içindeki iyilik ortaya çıkıyor. İnsanın boğazını düğümleyen finalinden midir, nedir, bu filmi oldum olası sevmişimdir.

Adalı Kız (1977)

Köpek balığı saldırısı sahnesinden olsa gerek, aklımda en çok yer eden Murat Soydan filmi. Müjde Ar güzelliğiyle büyülüyor. Klasik melodram öğelerine başvurulan tam bir Yeşilçam filmi.

Reis Bey (1988)

Murat Soydan bir başka Necip Fazıl uyarlaması olan Diriliş’te (1974) de oynadı ama o filmi pek beğenmem, Reis Bey ise ilk izlediğim gün beynime mıh gibi çakılmış filmlerden biri. Çok hassas bir konuyu ele alıyor, haksız yere idam edilen birinin ardından onu idama mahkûm eden ağır ceza hâkiminin haletiruhiyesini. Haluk Kurtoğlu kariyerinin en iyi performansını veriyor, Murat Soydan da savcı rolünde çok iyi.

Kaynaklar

  • Görgün, Ege ve Meltem Görgün. MURAT SOYDAN, 2015. 1. Uluslararası Edirne Film Festivali.
  • imdb.com
  • tsa.org.tr/tr/kisi/kisigoster/3158/murat-soydan

Post Views: 11

Benzer Yazılar

Bir Devin Ardından: Donald Sutherland (1934-2024)

FİLMLER 2 ay önce

İçindekilerKaynaklar Sanırım Donald Sutherland’i ilk kez Sylvester Stallone’nin Hürkan (Lock Up, 1989) filminde izledim, 90’ların başı olmalı. Hürkan’ın video kasetini kiralayıp defalarca seyretmiştim, Sutherland o filmde psikopat cezaevi müdürü Drumgoole’u oynuyordu. Zamanla sayısız örneğini başarıyla sunduğunu öğreneceğim gaddar, insafsız adam rollerinden biriydi. Donald Sutherland bu tip karakterleri özel dikim bir kıyafet gibi üstüne geçirmekte hiçbir sıkıntı çekmiyordu, rolüyle bütünleştiğini hissediyordunuz. Sinemada seyrettiğim ilk filmi Uzay Kovboyları (Space Cowboys, 2000) olmalı. Sonraları sinema tarihinin klasiklerini toplayıp seyretmeye başladığımda birdenbire çok sık karşıma çıkan bir isim olmaya başladı. En özgün savaş filmlerinden, gişe canavarı 12 Kahraman Haydut (The Dirty Dozen, 1967), Robert Altman’ın hınzır komedisi Cephede Eğlence (MASH, 1970), Clint Eastwood’lu Çılgın Savaşçılar (Kelly’s Heroes, 1970), savaş-karşıtı filmlerin en iyi ve en yaratıcı örneklerinden Johnny Got His Gun (1971), Jane Fonda ile karşılıklı döktürdükleri neo-noir Klute (Fahişe, 1971), evlat acısını kalbimize kazıdığı Karanlığın Gölgesi (Don’t Look Now, 1973), John Schlesinger’in şaşırtıcı çalışması […]

Her Platforma Üye Olmak Zorunda Mıyız?

FİLMLER 2 ay önce

İçindekilerLisans Anlaşmaları ve Jeo-Bloklama: Kullanıcının Kafasını Karıştıran İkili Pazar sabahı, elimde kahvem, kanepede yayıldım ve dedim ki, “Bugün tam film izlemelik bir gün!” İşim gereği, neredeyse her platforma üyeyim: Netflix, Amazon Prime, Disney+, BluTV, Gain, Exxen… Neredeyse yok yok! Ama gelin görün ki, her ay tonla para bayıldığım bu platformlarda aradığım, izlemek istediğim filmi bulamıyorum! Her seferinde aynı sonuç, filmi bulduğum yer yine Stremio! Evet, Stremio’nun yasal olmadığını biliyorum. Ama bahis reklamlı korsan sitelerin kucağına düşmekten iyidir herhalde. Peki, bu kadar çok dijital platforma üye olduğumuz halde aradığımız filmi-diziyi neden bulamıyoruz? Gelin bu birinci dünya derdine biraz daha üzülelim. 2010’ların başında Netflix’in küresel başarıya ulaşmasıyla dijital içerik devrimi başladı. Netflix, kullanıcılarına geniş bir içerik yelpazesi sundu ve tek bir abonelikle sayısız film ve diziye erişim imkanı tanıdı. O zamanlar her şey güzeldi. Ancak ne olduysa, büyük içerik üreticileri ve dağıtımcıları kısa sürede bu modelin avantajlarını fark etti ve herkes kendi […]

Ronin (1998) – Öteki Sinema

FİLMLER 2 ay önce

İçindekilerKAYNAKLAR “Ronin toprağı veya efendisi olmayan köylü asker ya da samuraylara denirdi. Onlar onurlarını ya da efendilerini yitirdiklerinden ülkede durmadan dolaşır ve başka bir lord kendilerini yanma alana dek geçinmeye çalışırlardı. Bir Ronin’in yeni iş bulması da çok zordu.”Şogun Brian De Palma’nın yönettiği Görevimiz Tehlike’nin (Mission: Impossible, 1996) 450 milyon dolarlık vizyon geliriyle o yılın dünya çapında en büyük gişe başarısını elde etmesinin ardından (Tom Cruise’un sadece bu filmden o tarihte tek başına 20 milyon dolar kazandığı söylenir) benzer temaları (casusluk, karşı-casusluk ve önemli bir nesneyi/cihazı/silahı ya da bilgiyi ele geçirme) ele alan yapımların sayısı artmaya başladı, Enemy of the State (Devlet Düşmanı, 1998) ile Ronin’in (1998) bu dönemin öne çıkan filmleri olduğunu söyleyebilirim. Ronin’i kült mertebesine çıkaran birkaç temel özelliği var. Öncelikle olağanüstü bir kadrosu olduğunu söylemem lazım. Yönetmen koltuğunda gerilim (Seven Days in May, 52 Pick-Up), aksiyon (The Train), suç (Black Sunday, French Connection II) ve casusluk (The […]

0 Yorum

Yorum Yaz

Rastgele

Web sitemiz, gezinme deneyiminizi ve ilgili bilgileri sağlamak için çerezleri kullanır. Web sitemizi kullanmaya devam etmeden önce, şunları kabul etmiş olursunuz.